
Marki kimdi? Donatien Alphonse François le Marquis de Sade diye bildiğimiz ve çoğu kimsenin sapık bir yazar olarak bildiği kişi...Kimdi?
Burjuva asilzadesi, keyif düşkünü, karşısındakine acıma ve şefkatten daha büyük bir hediye sunan, para harcamayı seven , yarını düşünmeyen, kadınlarını ve hizmetkarlarını kendine derinden bağlayan, asi, tutarsız, diyaloglara ve dil'e önem veren, edepsizliğinden utanmayan, tutkularına ihanet etmeyen bir fransız....
Marki'nin derinliksiz romanları ve yazıları onu ne iyi bir edebiyatçı yapar ne de üstün entelektüel mecralara okuru sürükleyen aziz bir felsefeci yapmaya yeter.
İnsan boyutundan koparılmış tensel roman karakterleri ve tanrıya isyan niteliğindeki bir takım felsefi yazıları var elimizde bugün.

Yani bu blogda da kabak tadı verecek kadar söz ettiğim, insanı tüm yönleriyle bir bütün olarak görme ve din'lere ve Ahlakçı söylemlere tokat gibi herkesin karanlık yanları ve arzuları oldugunu vurgulama....
Ten'in Yapıbozumu ve Marki De Sade
Derrida nasıl ki edebiyatta yapı-bozucu (deconstructive) bir şekilde metinleri bozup farklı bir anlam yarattıysa Marki de insan bedenini ve cinselliği bozup oradan yeni bir anlam üretiyor.
İşte bu blogun da , kölelerin ya da benimle aynı kabiledeki Efendi'lerin de ifade ettiği durus bu.
Marki'nin ardılları olarak birtakım kadın ver erkekler Köle ve Efendi ilişkisinde bu can alıcı ve çok gerçek yapı bozumculuıgu her gün yeniden ve yeniden yaşatıyorlar.
Bu nedenle kimilerine göre çürüme, yozlaşma, sapkınlık olan bu durum aslında bize sunulan anlamları (ilişki, cinsellik, siddet, sefkat, ozgurluk, sevgi, aşk, ten, tek eşlilik, tensel haz vb) köle efendi ilişkisiyle bozup, moleküllerine ayırıp oradan apayrı bir anlam yaratmaktır.
Derinliksiz , kaba , vulgar, herseyi birincil anlamıyla hatta toplumsalın dayattıgı anlamıyla algılayan kuş beyinlilerin anlamayacağı derinliklerde yeni anlamlar yaratmak bizimkisi. Evet bir anlamda yapı bozumcluluk (Deconstructivism) ve yeni anlamlar yaratmaktır yaşadıklarımız.
- Acı'yı bozup , malzemelerinden haz yaratan....
- Hazzı bozup onun materyallerinden özgürlük yaratan...
- Aşk'ın yapıtaşlarından özgürlük yaratan....
- Şiddet'i bozup yapıtaşlarından haz yaratan...
- Köleliği bozup yapıtaşlarından asalet yaratan
- Edepsizliği bozup yapıtaşlarından dürüstlük ve gerçeklik yaratan...
İlişkilerden sözediyorum....
Evet yaşadıklarım ve beynimin icinde gezinenler bunlardan başka birşey değil.
Köle Efendi İlişkisi: Duyguların Yeniden Orkestrasyonu

Bir senfoni düşünün...O senfoniyi tüm notalarına ayırıp, onu yeniden yorumladıgınızı hayal edin. Nasıl yorumlardınız? En cok seveceginzi ve duygularınızı en doruk noktasına çıkartacak şekilde yorumlardınız bu kez....
Köle efendi ilişkisinde de bize sunulan standart kavramları alıp, üzerine asit ve ayrıştırıcı döküp temel yapı taşlarına ulaşıp, sonra da o yapı taşlarından daha guzel kavramlar ve duygular yaratmak bizim bütün öykümüz.

Son söz
Şu an La Coste kasabasında belki virane kalıntılarını bulabileceğimiz o şatosunda Marquis De Sade en derin acımasız hazları yaşarken bizlere bu anlamları hediye edeceğini bile bilmiyordu. Fakat artık Sade'dan sonra sıradan bir cinsel, duygusal ve tensel ilişkiden sozetmemiz mümkün değil.
Bu kavramların hiçbirinin kendi sözlük tanımları Sade'in yaşadıgı bir dünyada bundan sonra artık o anlamları gerçeklikle buluşturmaya ve onları taşımaya yetmeyecek. Sonsuza kadar.
14 yorum:
Bu gerçekten en iyisiydi!!!!!!!!!!!!
Sade' dan Derrida'ya ve böylesi enerjik bir anlatım.. çok hoşuma gitti, inanılmaz beğendim. :)
irem güzel yorumun için teşekkürler. Yine kısa ve oz yazmaya gayret ettim. Editleyip bir sürü sey eklememek icin kendimi zor tutuyorum. Mesela roman kahramanlarını ovmeyen bir sade var karsımızda. ya da genelde kurbanın agzından bize oykuyu anlatan Sade. Kurbanın duygu degisimi pek de yapıbozumcu degil cok düzdür. Bu nedenle edebiyatcı sade aslında o donemin sozde ahlak temsilcilerinin rahiplerin vs. iclerindeki karanlıgı yuzlerine carpmak isteyen bir yazardır. Fakat hayatı ve duruşu tam da deconstructive bir felsefeyi temsil eder. Romanlarındansa yaşamı ve duruşu ve felsefi metinleri bana ilham veriri sade'in.
Ha tabi insan tanımı uzerindeki ortüyü kaldırmıstır Sodom ile. Artık incilde kuranda yazan masum ve ahlak timsali kadın ve erkeklerden sozedemeyiz sodom'un yazılmıs olduguu bir gezegende....Bu yüzden lanetleyip yok etmeye calısmıslar bu kitapları yoksa edepszice seyler yazdıgı icin degil. neyse bu tür yan düsüncelerle yazıyı karmasıklastırmak istemedim yani:) begenmene sevindim
köle-efendi ilişkisinin ardındaki felsefe, de Sade ile bağlantısı.. daha net ve açık anlatılabilir miydi? bence hayır. eline sağlık.
ayrıca de Sade'ın hakkını gayet objektif bir şekilde teslim etmişsin ki, bu da çok rastlanılan birşey değil. köle-efendi ilişkisi yaşayanların de Sade fanatiği olduğunu düşünenlere güzel bir örnek. bir kere daha eline sağlık..
Lalehan yorumun icin teşekkürler. Gerçi felsefe sozu biraz iddiali ama bir duruş demeyi tercih ediyorum Marki'nin çizdiği yol için.
Fanatizmlerin içi her zaman boştur. Herşey şişirince canavarlaşır evet haklısın.
merhaba beyefendi. kölenizin neden bloguna yazmadığını sorabilir miyim acaba? kendisinin ve sizin sıkı bir takipçisiyim. ona değil de size sormanın daha doğru olduğunu düşündüm. saygılarımla...
not: burayı böyle kullandığım için özür dilerim ama mail adresi alamıyorum sizinle mail yoluyla iletişime geçmek için. tekrardan teşekkür ederim.
Blog bizim bütün hayatımızı oluşturmuyor. Hatta gerektiginden fazla bile yazıyoruz. O nedenle disikolenin yazıp yazmaması en azından bizim adımıza onemli degil.Canı isteyince yazabilecek istemeyince elini sürmeyecek bile içinden gelen sesleri dinlemeyi herkesten cok iyi bilen biri o. Bu nedenle özel bir nedeni yok diyebilirim.
kitapları böyle öykülerden mi oluşuyor?şayet öyleyse alıp okurum...
çok güzel bir yazı...teşekkürler...
Adsız, sana kotu haber! malesef marquis de sade kitaplarında rezillikler yaziyor:))) Ama bunu tipik roman kahramanı yerine anti-kahraman'lar yaratarak yaziyor. Sodom'un 120 günü ya da Justine'i okuyabilirsin. Bu yazdıgı rezil sahneleri, o donemin rahip ve burjuva sınıfını gaza getirmek iclerindeki seytanla tanısmalarını saglamak icin de yazdıgını dusunebiliyorum. :))) Şaka bir yana, insan cennetten cıkma degil her bir halt icimizde var diyor Marquis. Benim ya da felsefecilerin marki üzeirne yazdıkları biraz da yorum aslında.
Bu ayrılık çok uzun olmadı mı neredeyse 2 aydır yazmıyorsunuz. Yeni yazılarınızı bekliyorum sizin de dişinin de. Sevgiler
Adsız, merak etme, disikolenin de benim de yazılarım hazır. Sadece yayınlanmayı bekliyorlar bir iki düzeltmeyle birlikte. Hatta güzel haber, disinin yazıları bugun yarın yayınlanacak:)))) Bu kadar okuyanımız oldugunu bilmiyordum:)
Uzun zamandır okuyorum aslında fakat bu uzun sessizlikte sorma ihtiyacı hissettim :) ve sizi de dişiyi de yorumlara gösterdiğiniz hassasiyet ve verdiginiz cevapların kalitesi acısından kutlarım :)
İyi birseyler gercekten bağlıyor olmalı bizleri size :)
(destiny)
Sevgili Destiny, nezaket farkını farkettigine sevindim. Teşekkürler
Daha fazla yazmalısının sayın Red uslüp daha iyi olamazdı bu güzel yazı için
Teşekkürler
Tesekkurler sevgili Adsız:) Uslup falan edebiyatcıların işi tabi ki. Benimki biraz oykulestirerek bazı durum ve kavrayısları ve hisleri aktarmak o kadar. Evet daha fazla yazmak bana da iyi gelirdi, ama yogunluk ve konsanstrasyon sorunları diyelim. Hayat hepimizinden önde koşuyor sonucta, onun hızına yetiselim derken yazacaklarımızı cizeceklerimizi unutabiliyoruz
Yorum Gönder