20 Haziran 2012 Çarşamba

Kendini yeni keşfeden bir submissve'in soruları ve BDSM ile ilk tanışma

Bana gelen bazı mailler oluyor.  Diyor ki maili yazan kadın. "Blogunuzu okudum defalarca. Ve kendimde cocuklugumdan beri buldugum bazı seylerin nedenlerini blogunuzu okuyunca farkettim. Peki ben ne yapmalıyım simdi?"
Bloğumun özündeki mesaj zaten hep burada düğümleniyor.

Bir takım submissive insanlar var ve onların kimliklerini keşfetme süreci var. Bu keşfetme süreci birçok soru işaretiyle dolu olarak geçer.

Submissive yanlarını DS hayat tarzıyla ilişkilendiren ve submissive adlandırmasıyla  kendini tanımlamaya başlayan biri ne yaşar?

 Öncelikle toplumsal kurallar, öğrenilmiş yanlış tanımlar  ve dayatılmış etik boyunduruğu yüzünden , hissettiklerinden dolayı şunları hisseder.



  • Suçluluk
  • Endişe
  • Acaba ben sapık mıyım?
  • Psikologa mı gitmeliyim?
  • Yok yok asıl psikiyatriste gitsem iyi olur, en azından ilaç milaç yazar ne bileyim.
  • Bu yanımı gizlemeli miyim? Etrafımda duyulursa sıçtık!
  • Acaba BDSM tarzı bir ilişki bana iyi gelir mi?
  • Peki böyle bir ilişkiyi yaşarken başıma bir şey gelir mi?
  • Acaba tam olarak istedigim bu mu? Bu tarz bir ilişki yaşamak benim hangi değerimi güclendirir?
  • Peki diyelim böyle ilişki yaşayacak bir efendiye rastgeldim, ben kendimden eminim de ya karsımdaki adam sapık cıkarsa??!! (Aman tanrım!!!)
  • Hmm aslında heyecan da duyuyorum,güclü bir merak kaplıyor içimi...Acaba??şey...ufff...tamam unut bunlaır kızım, kafanı karıştırma...vsvsvsvs
gibi devam eden hisler yaşayabilir kendini yeni keşfeden bir submissive.

Fakat diğer yandan tüm bu kaygılı hislere eşlik eden büyük bir his vardır. Heyecan ve merak! Merak büyük bir enerji barındıran bir histir. O hissin yarattığı enerjiyi kullanıp kullanmamak o kişinin kendisine kalan birşey.

 Sen! Evet sen! Ne yapmam gerekiyor diyorsun! Hiçbirsey yapman gerekmiyor. Hislerinle barışman yetecektir sana, hepsi bu.

Kimi hayata karsı birey olma ve tabi olma arasındaki dengesizliği sanatla, kimi işyerindeki hırslarla, kimi dominantlıkla, kimi içe dönüklükle, kimi kendini ailesine adamışlıkla, kimi maceralar yaşarak, kimi extereme spor aktiviteleriyle, kimi yazarak, kimi susarak telafi eder. Ego savunma mekanizmalarından en yaygını bu.

Sen de ozgurlukle, birey olma arasındaki dengeyi submissive yanınla kuruyorsun. Bu iyi ya da kotu degil. Sadece kendini ailesine adayan fedakar anne  ya da işyerinde kariyer hırsı yapan kadın toplumca ödüllendirilir ama submissive yanını ön plana çıkartarak hayatta bir denge saglayan kadın , bunlar kadar ödüllendirilmez. Tek fark bu...Kötü ya da yanlış diye bir sey yok senin hissettigin seylerde. Hatta kendi hislerini bastırmak yerine onlarla yüzleştigin zaman gercekten ozgur oldugunu hissediyorsun. "Ohhhhh" cekme hali yani. Evet buyum ben ve bu halim bana iyi geliyor demek büyük özgürlük.

Fakat tutup da hemen internetten eli sopalı  ve efendi diye geçinen adamlara hevesle koşarsan  muhtemelen , kendi içindeki bu gizemli hislerin darbe yiyecektir. Efendi aranmaz, karşına çıkar. Ayrıca submissve bir kadının her zaman bir efendisi olması gerekmiyor. Kendi kendineyken de submissive yanını his boyutunda yaşabilirsin. Ki zaten simdiye kadar böyle yaptın bunu.

Yukarıda sıraladıgım soruların yanıtları sende gizli. Ne yaşamak istiyorsun? Ne yapmak istiyorsun? bu hislerinin üzerine gidip ne kadarını yaşamak istiyorsun? Yanıtını  verdikten sonra yukarıdakilerin de yanıtını veriyor olacaksın.

Ben burada sana sadece yol gösterebilirim ama yanıtını veremem.

Meraklı sorularını bekliyorum!



Kırmızı elma bahane, klavye delikanlılıgı sahane

İsa'nın acıları, yoksul ve tüm özgürlükleri elinden alınmış halkın acılarından daha büyük acılar olarak  anlatıldı efsanelerde. "Biz"in acıları "ben"in acılarından daha onemli goruldu. İsa "biz" denilebilecek bir toplulugu temsil ediyordu cunku. Oysa kilisenin  bireylerde yani "ben"lerde yaşattıgı acıların hesabı isa'nın cektiklerinin kat kat fazlasıydı.

Biz'leşme hali ben olma halinin otesine gecince bir sosyal histeri olusuyor. Tarih bunu gösterdi.  Günümüz sosyal medya mecrasını elbette etkilesim anlamında yararlı, büyülü ve eğlenceli buluyorum. Fakat sosyal medyanın içinde bazen  "biz" olma halini cemaat ruhuna taşıyan ve doğal olarak da kollektif bir histeri'yi, bir endaze sapmasını  en uç noktaya taşıyan insanlara rastlamak mümkün.

Kırmızı elma sözlük'teki disikole yorumları hakkında nacizane dusuncemi yazdıgım icin küfürlerle saldıran klavye delikanlısı hanım kızlarımız sadece bir örnek buna.

Wiki tarzı sözlükleri çok yaratıcı buluyor ve keyifle takip ediyorum. Buna eksisozluk ve kırmızıelma da dahil. Bu tür mecralarda keni "ben"liğini ve bireyliğini kaybetmeden bir duruş sergileyen insanlar  da var. Küfür, saldırı ve hatta  karşı tarafın söylemediği bir şeyi söylemiş gibi gösterme eğiliminde olanlara sözüm.

"Dişikoleye katılmıyorum , reddominum'dan nefret ediyorum ama bu blogger'ları  içten buluyorum ve takip ediyorum"  diyerek genel cadı avına kapılmayan bireyleri tenzih ediyorum.

Hatta usturuplu ve saygın bir sekilde elestirenleri de anlıyorum. Fakat bu mecralarda , en ufak bir farklı düsünce karşısında nick'lerin  ve site üyeliğinin arkasına sıgınarak insanfsızca yorumlar yazarak histerik saldırılara girenlere acıyorum.  Çünkü refleks, beyin ya da vicdanın önüne geçmiş bu yorumlarda.

Neyse ki site yazarları arasında da benliğini koruyan , kendi duruşuna ve vicdanına sahip çıkan insanlar var. Bu sevindirici...

Konu kırmızı elma degil. Dedigim gibi sözlük keyifli bir yer. Fakat sosyal medya küstahları hayatımızda hep olacak, klavye delikanlıları hep olacak.

Ortada sozluk hakkında edilmis kotu bir laf yokken tamamen refleks yoluyla saldırıya geçen üçbeş insana malesef istedikleri yanıtları vermeyecegim. Umursadıgımdan degil,  insanların klavye karsısında nasıl bir varlıga donustügüne üzülmem ve onlara acıdıgımdan yazıyorum bunları.


4 Haziran 2012 Pazartesi

Filmler, öyküler ve DS İlişki

Normal mainstream filmler  ve bağımsız filmler dahil olmak üzere son 40 yılda çekilen ve erotik sahnelerin bulunduğu filmlerden oluşan bir arşivim var. Porno değil. Eyes Wide Shot'dan, Basic Instinct'e , Crash'ten Sex and the Lucia'ya kadar... Ayrıca erotik temalı olmayan dramları da katalım bunlara.



Tüm bu filmlerde insanın farklı ruh halleri ve dönüşümleri anlatılıyor. Romanlar gibi.  Ve bu filmlerde kadının kendini her olayda yeniden keşfedişine tanık oluyoruz. Kendinde kesfettigi seylere karsı,  basta cekingen, duyarsız ama uygun zamanı geldiğinde de  tutkulu sekilde yaklaştıgını gorebilirsiniz.

Gerçek hayatta da böyle. Köle efendi ilişkisine onyargıyla , korku ve endişeyle  ve hatta kadın hakları ve feminizm boyutundan da bakan bir kadın bir bakmışsınız ki, kendi bireysel dönüşümünün geldiği bir noktada içindeki submissive'i ya da hatta dominant'ı ve hatta biseksuel kadını kesfedip onunla barışabiliyor.


Ve bu o içinki farklı tutkuyu ve heyecanı kesfeden kadının beyazperdedeki keşfediş anı muhtesem bir enerji patlaması olarak karşımıza çıkıyor.  Eşine cok baglı bir ev kadının bir anda cinsel ve duygusal bir coşku ile başka bir adamla cılgınca sevişmesi (Unfaithfull filmi mesela), Evli bir kadının kocasının gozu onunde arabada baska bir adamla sevismesi (Crash mesela),  Gayet heteroseksuel bir kadının bir anda icindeki biseksuel ile barışıp başka bir kadının goguslerinde dudaklarını gezdirmesi ( Gia mesela)...bu patlama anına bir örnek.

O müthiş ve tarifsiz kendini ozgurlestirme , kendi kendine engel olmaktan vazgecme ve bu nedenle de kendini özgür ve iyi hissetme hali izleyiciye de büyük bir coşku ve katarsiz taşıyor. 

Sürekli olarak kendini yenileyen bir köle efendi ilişkisi de işte tam olarak bu filmlerde rastlanan kendiyle barışma  halini tekrar ve tekrar her gün yaşamaktır.

Yaşamın ve olayların akışına ve dalgalanmalara bırakmadan sistemli ve istekli şekilde bu coşku halinin içinde kalmaktır. Kendinden kaçmayı, kurumuş çalışar gibi ateşe verip  ozgurlugu eline alan kadınların yaşadıgı budur. Onları gözlerindeki parıltıdan ve yüzlerindeki tarifsiz ve saklanamayan gülümsemeden tanıyabilirsiniz.

Kırmızı Elma sözlük ve disikole üzerine düsünceler

Dişi köleye dair sosyal medyada ne var diye şöyle bir bakma gereği duydum. Ve karşıma en çok yorum ekşi sözlük ve kirmizielma sozlukte çıktı. Meraklısı varsa okusun:

Gerek benim blogumu gerekse de disikole'nin blogunu yerden yere vuran, iğrenc mide bulandırıcı bulan kişilerin yanı sıra,  gayet içten ve samimi bulanların sayısı da az degil.

Sözkonusu sözlükte ve diğer sözlüklerde zaten içtenlik en onemli konsept. Fakat sözde kadın sözlüğü gibi gorunen sozlukte "kadın" nickiyle giren bir sürü erkek oldugu acik. Vestiyer kelimesi kıyafet astıgımız yer için kullanılır. Fransızcası vestiaire . Farklı cinsiyetin kıyafetine bürünmüş insana travesti diyoruz.  

Kırmızı elma gibi sözlük ortamlarında kendini kadın gibi gosteren erkeklerden olusan ve bir anlamda "travesti" bir durum oluşturan bir kitleye rastlayabiliyoruz. Kadınlar kadar , kadın gibi gorunme cabasındaki erkekler de var diyorum yani.

Burada da samimiyetin onemi artıyor. Disikolenin blogunu igrenc, kadınlık onuruna vs. aykırı bulabilirler bu sozlukteki yazarlar. Fakat şu da var ki  disikole, paylastıklarıyla onlarin bir kısmından daha samimi ve gercek bir sekilde kendini ifade ediyor.

Sırf kadınlarla cinsel konuları rahatca tartısabilmek ve belki de tatmin saglamak icin kadın nickiyle bir kadın sozlugune uye olanlardan coook cook daha samimi.
 ****

Blogumda sürekli vurguladıgım bir şey var. Köle efendi ilişkisini ,  aşk ile sevgililikle ya da baska bir iliski türüyle kıyaslayıp en ideal ilişki türüdür diye bir iddiada bulunmuyorum. Bu evrende mutlak doğru diye bir şey olmadıgı cok acık. Her kıyafet herkese uymaz! Önemli olan üstümüze uyan kıyafeti bulup onu deneme cesareti bulmaktır.

Bize dar gelen sevgililikler, aşklar, evlilikler, flortler, one night stand'ler varsa illa ki onları tekrar tekrar üstümüze uydurmaya calısmak bosa bir caba olabilir diyorum blogumda. özeti budur tüm yazılanların.

Bazen de kactıgımız baska kıyafetlere de bakmakta yarar olabilir. Belki (evet belki) o kıyafetlerle daha güzel hissedbiliriz. Köle efendi ilişkisi de tam olarak bu kıyafetlerden biridir.

İşlemeyen, yürümeyen, hep bizi tokezleten, bizden enerji ve zaman calan iliskilerin dısında , başlarda kabul etmesi güc bile gelen ama belki de yasanabilecek bir iliski türü olabilir DS iliskiler. Ve elbette ki bakarsınız ki o da size uymaz ve sadece bir fantazidir. Bilinmez.


NOT: Buradaki travesti benzetmesi, sözcük kokenine gonderme yapılarak kullanımıştır. Tutup da insanlara gerçek travesti denildigini sanan entellektuel cıkarım özürlü bazı insanlar olabilir diye acıklama yapma geregi duydum.