3 Ocak 2012 Salı

Cinsellik ve Beyinsel Haz Paradigması

Bazı erkekler ve hatta bazı kadınlar beni çok iyi anlayacaktır eminim. İnsan  kendi bedenini ve karşı cinsi tanımaya başladıktan itibaren oluşan bilinçdışı cinsel kayıtlarımız beynimizde cinsel kimliğimizi şekillendiriyorlar. Cinsel olarak kim olduğumuzu yani...

Yemek, içmek, iletişim kurmak, kendini ifade etmek, tatil yapmak, birşeyler yaratmak, dinlenmek gibi bir ihtiyaç gibi görülse de cinsellik tüm bunların ötesinde  gizil öğrenme yoluyla  edinilen ve bir kimlik olarak bize yapışan bir ihtiyaçtır. Diğer tüm fiziksel ve sosyal ihtiyaçların gizemi pek yok fakat cinselliğin kökenleri beynimizin bilmedigimiz karanlık köşelerinde gizlenmeye devam etmektedir. 

Örnek vermek gerekirse en basitinden, bir erkek plajda yarı çıplak hatta üstsüz güzel bir kadına en fazla 10 dakika bakar sonra etkilenmez.

Fakat metroda etegi hafif açılan üstelik naylon corap ve cizmesi bulunan bir kadın onu deliye döndürecek kadar cinsel olarak tetikleyebilir. Bir porno filmdeki apaçık seks sahnesini gordugunde  tahrik olsa bile  sıradan bir sinemada Temel İçgüdü filmini izlerken Sharon Stone'un polis'ün gözünün icine bakarak başka bir adamın altına inledigini gormek porno filmden bin kat tahrik edici olabilir. Neden mi? Bilmiyorum. Bilemiyoruz. Fakat tamamen bilgimiz dışında olan bir şeyden sözetmiyoruz cinsellikten sözettiğimizde.

Acıktığımızda acıktığımızı tanımlayabiliyor ve aşağı yukarı neleri yiyip neleri yemememiz gerektiğini biliriz. Fakat konu cinsellik olunca bizi neyin acıktıracağı ya da neyin doyuracağını pek kestiremiyoruz. Bu nedenle toplumsal kural koyucular, dinler ve ahlak sistemleri bizim adımıza nelerden tahrik olmamız, nelerin tabu olması gerektiği ve nelerin bizi doyurması gerektigini ve nelerden uzak durmamız gerektigini tanımlamışlar bizler adına. Şundan tahrik olabilirsin ama şundan asla olamazsın gibi. Ve bu bizim adımıza belirlenen kurallar aynen  ekonomik sistemlerdeki kurallar gibi bizim cıkarımız icin degil kural koyucuların cıkarı icin işe yaramıstır. Weber'in  kapitalizmin ruhu ve protestan ahlakı'nda belirttiği çilecilik'in aslında sermaye biriktirmeye yarayan bir sitem olması gibi.

Özgür birey ne yiyecegine , neyi nasıl lezzetli bulduguna kendisi karar verebilirken cinsellikte ne hissedecegine toplumsal, dini ve ahlaki normalar karar vermekte. Bunlar da bize ogrenilmiş patalojik durumlar olarak yansımaktadır. 

"Tek eşli ol ve ömür boyu aynı erkekle (ya da aynı kadınla) seviş!" Mesajların en baskını budur. "Evli kadın'a cinsel arzu duyma, o sadece kocasının cinsel arzu nesnesidir!!!" bu da bildik bir mesaj oyle degil mi?

"Bir kadınla yataga gir, mümkünse cocuk dogurmak icin ciftles, birkac standart pozisyonda sevis ve sonra arkanı dön ve yat. Kadının da görevi zaten sana bu yolla hizmet etmek degil mi?"...Bu mesaj da bircok türk erkeginin beynine kazılmış degil mi?

Öğrenilmiş patalojiler burada başlıyor işte. Bedenine ve hislerine, beyninin derinlerinde yatan gizil arzulara aykırı bir ogrenilmis cinsellik tanımı var. Toplumla barış ve kabul edilmişlik içinde yaşamak isteyen her birey bu ogrendiklerine uyabilecegini varsayıyor, evleniyor, tek esli ve sadık bir hayata giriyor. Ve derkennnnnn, bir bakıyor ki evli bir adamı arzuluyor, ya da 2 erkekle birden yatmak istiyor, ya da kendisine servis yapan hostes kızı hayal ediyor vs. Kendiyle çelişen tutarsız bir hayat yaşamak kadar bir insanı yıpratan ve yoran bir şey olamaz. Integrity deniliyor batıda buna. Yani  degerler, düsünceler, istekler , davranışlar arasındaki bütünlük ve tutarlılık.  Toplumsal normlar ve bize cinsellik hakkında toplumun ogretmeye kalktıgı herşey (cinsellikte korunma haricinde) evet herşey kişinin bireysel bütünlüğünü, davranış , degerler ve icgüdüler arasındaki uyumu zedelemeye yönelik bir işlev görüyor.

Toplumsal cinsellik kuralları ve ogretilenler cinselliği genelde fiziksel bir "eylem" olarak tanımlarlar. Benim bu tanıma iki taraftan da itirazım var.
BİR: Cinsellik fiziksel olarak sınırları olan birşey değil , daha çok beyinsel bi haz  ve keşfetme alanıdır.
İKİ: Cinsellik bir "eylem"e indirgenemez, cinsellik çoğu zaman bir ruhsal "durum"dur.

Bu bir tez değil, doğrudan  toplumsal geleneksel cinsellik öğretisine karşı duran başka bir paradigmadır. 

Bu farklı cinsellik doktrinini ve paradigmasını şekillendirmeme yol açan en önemli argümalarımdan kısaca sözetmek isterim.

Cinsellik sadece eylemse niçin her gün yanında yatan bir eşi olmasına rağmen bir adam evlilikten kısa bir süre sonra hatta aynı anda başka kadınlarla birlikte olmayı hayal eder, ya da onlardan heyecan duyar? 

Madem seks bir eylemse,  her gece o eylemi gerçekleştirebilecekken cogu kez arkasını doner ve yatar ama gündüz işyerindeki satış temsilcisi kızın bacaklarına goz ucuyla doya doya bakmak için tüm konsantrasyonunu yitirir? 

Madem seks bir eylemden yani sikme, becerme eyleminden ibaretse bu eylemi gerçekleştiren bir çift niçin fantazi kurar ve bu eylem sırasında konuşurlar , mumlar , kokular , seksi iç çamasırlarının yardıma kosmasını saglarlar? Hayır! Seks bi eylem degil, durumdur! Bir an'dır ve an'da bedenin sürüklendigi bir vadidir. O vadide bir akşam rüzgardır.

Seks'i bir eyleme indirgemek sadece aile içinde seks yapin ve bu da mümkünse cocuk sahibi olmaya yarasın  anlayısıdır. Seks bir eylemdir ve  erkege haz üretmek ve türün devamlılıgı icindir seklinde bir anlayış tamamen politiktir ve malesef hepimize ogretilmistir. Seks sadece bir sikiş eyleminden ibaret olsaydı jartiyer, seks shop, kozmetik vb. "durum" yaratan yardımcılara niye ihtiyaç duyulsun ki? Seks sadece bir eylem degidlir hatta eylem kısmı , sikişme kısmı yani, en kücük yanıdır. Seks eylem değil bir "DURUM" dur. Cinsellik bir durumu ifade eder ve o durum içinde , insanın arkaik  bilinçaltı ndaki duygulanımları ve arzulanmalarını anlatır. 

Cinsellik bedenden önce bilincaltında yani beyinde (kiminize göre ruhta) gerçekleşir. Karşı komşuyla balkonlarınız arasında kısa bir mesafe var ve karşı komsunuz  ciplak şekilde perde açıkken evinde geziniyor. Ortada gezinme eylemi dışında bir eylem yok. Fakat sizin o an yaşadığınız hisler ve duygulanımlar var. Durum yani. Ortada cinsel bir durum var.
( Bu konu hakkında sayfalarca yazarım fakat anlayan anladı diye düsünerek kısa kesiyorum. Sonuçta makale degil blog yaziyorum.  )

Yukarıda cinselliğin eylem degil bir durum  ve fiziksel değil beyinsel bir heyecanlanma oldugunu belirtmiştim.
Şimdi kısaca beyinselliğe değinmek istiyorum.  Cinselliğin sadece fiziksel bir haz olarak gormeyenlerin öyküsü şu şekilde gelişiyor. Yani şanslı azınlıgın:)))

Neler tarafından tetiklendigini henüz kesfedemedigimiz bir cinsel kimliğimiz oluşuyor doğdugumuzda bu güne kadar.

Bir gün toplumsal kuralların bizim integrity'mizi yani bütünlüğümüzü bozmaya zorlayan bir iskence oldugunu gordugumuzde (ki görebilirsek  demek istiyorum) cinsel kimliğimzile tanısmaya baslıyoruz. Benim beynimi cinsel olarak harekete geciren seyler ne sorusunu daha durustce yanıtlayacak bir olgunluga kavusanların sayısı az da olsa, diyelim ki bu soruyu da sorduk. 

Orada genelde hic de toplumsal olarak kabul edilmeyen arkaik bir dünya buluyoruz. Modern dünyanın sundugu standart cinsel "eylem"lerin dışında bir şey.... 

Cinselliğin yeme içme ihtiyacı (yani açlık)  kadar  kolay anlaşılır ve kolay açıklanabilir bir ihtiyacın ürünü dogan bir durum olmadıgını farketmek büyük bir devrimdir. Bu gerçekle yüzleşmeye başlayınca cinsel durumların bizi tahrik ettigini kabul edip, artıl hangi cinsel durumların bizi harekete gecirdigini de tanımlamak kolay oluyor.
Bu bazen bir koku, bazen sevisen bir cifti izlemek, bazen bir soz, bazen bir fetiş nesnesi, bazen dolmuşta yanımızda oturan erkege bacagınızı süreterek onun tahrik oldugunu bilmek,partnerinizin yüzüne bosalmak, grup seks partileri , seks yapmadan bazen grup seks'i izlemek, bazen bir erkegi bir toplantı sırasında davranıslar ve frikiklerle tahrik ettiginizi görmek, bazen evli bir kadını bastan cıkartıp onun icindeki orospuyu ozgurlestirmek, bazen dominantlik, bazen seks kolesi olacak kadar itaatkarlık...
Ya da sadece tüm bunların düsüncesi!!! Hatta cogu kez bunları gerçekleştirmek degil bunları dusunmek bile bir cinsel DURUM olarak beynimizin derinlerindeki karanlık dünyayı besleyebilir.


Köle efendi ilişkisine gelecek olursak...Köle efendi ilişkisi her ne kadar cinsel prensiplere göre kurulu olmasa da benim kişisel yorumum ozunde cinsel bir ilişkidir. Teslimiyet, efendinin malı ve kopegi olmak, bedenen ve ruhen ona ait olmak zaten tüm cinsel durumları efendiye teslim etmek anlamına gelir. 

Efendi bu teslim aldıgı ve hükmettigi bedeni ve beyni cinsel  olarak kullanır ya da kullanmaz, ama bu  teslim olma "durum"unun herkesten ve herseyden once köleye derin bir cinsel haz verdigini dusunuyorum. 

Zaten matematiksel olarak bir kolenin biyolojik ve ruhsal ve de sosyal kimlik olarak tamamen efendisine ait olması, olaya cinsel bir teslimiyet de katıyor. Olayın özündeki büyük cinsel potansiyel köle efendi ilişkisini cinsel bir ilişki olarak sınırlama riskini getirir. Bu nedenle de  deneyimli efendiler,  cinselliği daha cok söylem ve durum olarak yasamayı fiziksel olarak daha az cinsellik yasamayı ön planda tutarlar. Kole  efendi iliskisnin özünde yatan itaat ederek özgürleşmenin düsünsel calismalarına da yeterli zamanı ayırırlar. 

Fakat bu son paragraf ayrı bir yazının konusu. 

Özetle cinselliği fiziksel bir eylemden beyinsel bir durum'a taşıyanların gerçekten İntegrity yani bütünlüğe yaklaştıgını dusunuyorum. Siz ne diyorsunuz tüm bunlara?


6 yorum:

rachel dedi ki...

dişi kölenin efendim dedgi sen misin?

Red Dominum dedi ki...

Evet benim, keşfetmek zor olmamış olsa gerek.

Adsız dedi ki...

Yanlış anlamayın ama hayatımda sizin kadar etkileyici bir adam görmedim,görmemde.Siz nasıl Türk erkeğisiniz ben anlamadım? Hani standart bir Türk erkeğinin aksine psikolojiyle/felsefeyle ilgilenme,bol kitap okuyup bilgi sahibi olma,insanı tanıma gibi şeylerle ilgilenmeniz çok çok güzel.Ayrıca inanılmazda zeki olduğunuzu düşünüyorum yazdıklarınızdan yola çıkarak.Bir kadın olarak gördüğüm yerde,istediğiniz anda kendimi sunacağım terk erkeksiniz.Nokta.

Edit : Hayalimdeki erkek.Türkiyede böyle canlılar olduğunu keşfettim,mutluyum.Teşekkürler.

Evelyn.

Red Dominum dedi ki...

Sevgili Evelyn, güzel sözlerin için teşekkürler. "Nokta" yazarak bitirdigin cümle "standart" bir erkek için gayet cezbedici olabilir diye düsündüm bir anda. Neyse ki standart bir erkek degilim ve sadece iltifat olarak alıyorum yazdıgını.

Fakat gerçekten umutsuz olma derim sana; beyniyle, erkekligiyle, aklıyla ve zekasıyla bir bütün olarak insan olmak az da olsa bircok insanın basarabildigi bir sey.

Asıl önemli olan senin gibi akıl, insan, okumak, zeka, kültür, cok yönlü düsünme gibi şeylere önem veren kadınların az olması.

Sana rastlamak bu anlamda cok guzel. İletisim kurmak istersen reddominum@gmail.com adresien mesaj atabilirsin.

Sevgiler
Red

Adsız dedi ki...

Yazınız her zaman ki gibi etkileyici, bazı insanların halâ üreme organlarıyla düşünmediğinin ispatını sunmuşsunuz. yazıdan çok Evelyn arkadaşımızın 'yanlış anlamayın ama' gibi çekingen bir şekilde başlayan mesajının 'kendimi sunacağım tek erkeksiniz' gibi cüretkar bir şekilde bitmesi ilgimi çekti, hayırlısı bakalım diyerek bitirmek istiyorum.

Esir Ruh

Red Dominum dedi ki...

Sevgili Esir Ruh,
bir efendinin kendi egosunun ve peşinden kostugu takıntı ve saplantılı arzularının mümkün oldugunda sıfırlanmış olması gerekir. Cinsellik de böyle. Kölelerimle cinsel anlamda hiçbir temasım olmayabilir de. Yeterince cinselliğe tok ya da "aç olmayan "birdir efendiler. Bu nedenle cisellikte tensel hazzın ötesinde beyinsel tahrik daha önemli kendi adıma. Hem köle hem efendi için.
Dikkatli bir okuyucum oldugun icin seviniyorum.:) Sevgiyle