18 Aralık 2012 Salı

Efendi ve Köle Arasındaki Güç İlişkisinin Sihiri

Birşeyler eksik . Bunu biliyorum. Fakat yaş ilerleyince eksiklere değil çoğaltacak şeylere odaklanıyor insan ister istemez...

Ve gelecekte çoğaltabileceklerimi ve de olabilecekleri düşünürken yine geçmişe dönüp, geçmişteki yaşantıları da geleceğe malzeme yani bilgi olarak yeniden değerlendirme yoluna gidiyorum zaman zaman.

Laf karmaşasımım özü şu: Ataol Behramoğlunun meşhur kitch dizesi gibi "yaşadıklarımdan öğrendiğim birşey var" demeye çalışıyorum. Bu yazıda da geçmişime bakarak güç ilişksini analiz ettim. Ve Nietzche Bey'e de göndermeler yaparak benzeşim kurdum.
.....


Köle Efendi ilişkisi bir güç ve iktidar ilişkisidir. Bu gücün , uygulayıcısının egosuna hizmet eden bir güç ilişkisi olmadığını yüzmilyon kez yazdım zaten.  Şimdi güç nereden geliyor? Fiziksel bir güç mü? Sanmam, kölelerim biraz egzersiz yaparak bilek güreşinde beni yenebilirler eğer kafaya koyarlarsa diye düşünmüşümdür ömrüm boyunca.

O halde nereden kaynaklanıyor bu güç? Adını şimdi koyuyorum ve anlıyorum. Geriye dönüp baktıkça oradan çıkartıyorum anlamını bu gücün... Nietzsche'nin etkin güç ve tepkisel güçten bahsettiğini konuyla ilgilenenler bilir.  Etkin güç kırbacı elinde tutan, edilgen güç de bu kırbaca teslim olarak itiraz etmeyerek gösterilen güçtür. Aslında karşılıklı, dengeli bir güç ilişkisi bu. Bu nedenle kuvveti ne olursa olsun, yapabileceklerinden daha azını yapabilene köle, yapabileceklerini zorlayana da Efendi denir.
Yani köle, henüz yapabileceklerinden kaçınan, çekinen ama yine de potansiyelini açığa çıkarma eğilimindeki güçtür. Ortaya çıkmamış güç köleliktir. Efendinin gücü ise sınırsızlığındandır. Tüm gücünün farkındadır ve her an onu ortaya çıkartır. Bu potansiyeli ortaya çıkarma işi tutup cılgınca seyler yapmak degildir. Belki iş hayatında belki zihinsel ya da sanatsal bir platformda bunu ortaya koyabilir. Gücün farklı formlarına transpoze edebilir bu potansiyeli.

Bu nedenle bir yazımda dedim ki , hiç bir köle efendisinin gittiği kadar ileri gitmeye cesaret edemez ve ilişkinin bir noktasında dayanamaz ve yarı yolda ayrılır. Efendi hep ileri gider. Daha edepsiz, daha cesur, daha tabu kırıcı şeyler yapar, kölesi efendisinin hızına yetişemez. Genelde de duygusal sebepler yüzünden...

Nietzche'nin dediği gibi "en az kuvvetli olan sonuna kadar giderse , diger kuvettliler kadar kuvvetli olabilir".  Fakat henüz bir kölenin Efendisi kadar ileri gidebildiğini görmedim.


Hazır konu Nietzche'de açılmışken onun "will to power" (Türkçesi Güç arzusu ya da güç istenci olarak çevrilmişti sanırım) adlı kitabında güç'ün farklı formlarını nasıl tarif ettiğine bakalım. Belki birşeyler çağrıştırır sizde
1- Etkin kuvvet, hareket etme ve yönetme gücü
2- Tepkisel kuvvet, itaat etme ve ya da hareket ettirilme gücü
3-Gelişmiş tepkisel kuvvet (Bildigin parçalama gücü)
4- Tepkisel hale gelmiş etkin kuvet (Kendi içine dönme, ayrılma, gücü..)

Efendi'nin erdemli gücü hep 1. sıradaki etkin kuvvettedir. Bazen 3. kısma yani parçalama gücüne yaklaşsa da hep duruşu 1. etkin kuvvet tarafındadır.

Kölenin de ideal gücü 2. sıradaki Tepkisel kuvetteyken gorulur. Zaman zaman  kendini geliştiren, birazcık ozguven saglayan ve Efendiden beklentileri tavan yapan köle 4. seviyedeki Tepkisel hale gelmiş etkin kuvvet'i sergiler. Yani kendi icine doner , efendiyi terketme gücüne kavuştuğunu sanar ama kendi uygulanan şiddetlerin kaderi olarak bundan hiç bir fayda göremez.

Bu nedenle tüm kölelere öğüdüm asla kendi içine dönük melankoliden başlayan yıpratmaya doğru giden  tepkisel etkin gücü kullanmayın. Bir sorununuz varsa bile hep 2. sıradaki frekansta kalın, yani içinizdeki tepkiyi yine efendinize itaat edip aktarın diyorum.

Hastalığın insanı güçlendirdiği gibi  köleye Efendisinin uyguladığı güç (psikolojik, duygusal ve fiziksel) kölenin itaat etme ve yönetilme gücüyle birleşince köleyi güçlendirir.  (Sizi öldürmeyen şey güçlendirir genellemesi yapmıyorum...)

Yeter ki bu oluşan yeni güç, kölenin şımarmasına ve elde ettiği bu gücü ne yapacagını bilemediği için de yine kendi kendine uygulayıp yıpranmasına yol açmasın.


Buradaki son sözüm şu. Kölenin mezuniyeti konusunda bana sorular geliyor zaman zaman. Evet köle bir gün 1.seviyede kuvvet uygulamayı öğrenirse ve bunu refleks haline getirirse, ne kendi kendine şiddet uygular ne de başka birinin onun üstünde güç sahibi  olmasına gerek duyar. Kölenin mezun olduğu nokta budur. yoksa kendini geri cekip kendi kendine şiddet uygulayarak, kendini yipratarak kazandığı şey güç ya da ozgurluk değil tamamen bataklıktır. Ve onu o bataklıktan çıkartacak erdemli bir Efendi eli de bulamaz. Bu konu işin özü. Okuyucular arasındaki gerçek köleler ne demek istediğimi gayet iyi anlıyorlar, biliyorum!

2 yorum:

iremmmm dedi ki...

Ve der ki,
"Dans eden bir yıldız doğurabilmek için insanın içinde uzlaşmayan bir yan olmalıdır."

Red Dominum dedi ki...

aykırı yanlarımızda bizi birbirimize iyi şeyler baglıyor ve oradan bir yıldız ışıltısı çıkıyor. bu net:)