7 Kasım 2011 Pazartesi

Köle Efendi İlişkisi ve Disiplin (1)

Bu yazıda aslında temel köle efendi ilişkisi doktrinimi paylaşmak istiyorum.  Köle nedir? Efendi köleden ne bekler? bunu sağlamak için iç disiplin kavramının rolü nedir? Köle efendi yolculuğundaki duraklarda kölenin duruşu ne olmalıdır? Disiplin ve ceza ekseninde nerede duruyorum? Tamamen kendi yaklaşımım ve beklentilerimdir. Kendini BDSM üstadı ilan eden ve diğer efendilere akıl dağıtma meraklısı bir takım çok bilmiş küstahların genellemelerinden değil, bu anlamda polemiğe girmeyeceğim bu düsüncelerim hakkında. Olduğu gibi yaklaşımımı sergilemekten öte herkese genellediğim kurallar değil bunlar.



Köleliğin gerçek anlamda köleci ve haraççı toplumlardaki kölelikten farklı bir anlamı yok benim için. Elbette gönüllü kölelik, zorunlu kölelikten farklı, ama ben köleme bakarken tam da köleci toplumlardaki  bir efendinin bakışıyla bakiyor ve onu öyle sahipleniyor ve onun üzerinde öyle bir hak iddia ediyorum.

Örneğin Atina'da alınıp satılan köleler, Roma'da işgal edilen ülkelerin köleleştirilmiş insanları, Doğu'dan Avrupa'ya getirilmiş hizmet eden köleler,  Afrika'dan Amerika kıtasına gemilerle götürülmüş ve kuşaklar boyunca satılmış ve  tarla ve plantasyonlarda çalıştırılan, ev hizmetinde kullanılan kölelerden bir farkı yoktur benim kölemin. Bu nedenle köleliği sadece cinsel bir fantazi ya da psikolojik bir  rol oyunu olarak görenlerle aramda ciddi bir fark var. Çünkü o cinsel fantazi için BDSM'e bulaşan  ya da submissive eğilimini bir rol oyunuyla  tatmin eden kişilerin aslında felsefi bir dayanaksızlıgını goruyorum. Ve deneyim ve gözlemlerim, tanıklıklarım bana gösteriyor ki altı boş bdsm ilişkileri bir yerlerde patlak veriyor  ve elde var sıfır noktasına geliniyor.

 Benim köleliğe bakışımın  17. yy köleliğinden bir farkı yok. Tek farkı şu ki, bugün kölelik yasal bir ilişki değil.  Fakat köleliği içinde hisseden ve bir efendiye sahip olmak isteyen insanlar hala var. Yasalar hislere engel olamıyor çünkü!  Hala ruhunda kölelik hissedenler oldugu gibi ruhunda köle sahipliğini hissedenler de var.  İşte BDSM kapsamında (adı mutlaka bdsm olması gerekmez, bu BDSM terimine ve ona ait jargıona çok takılmadıgımı belirteyim)  günümüzde köle efendi ilişkisi kuran insanlar, yasalara rağmen bu hisleri özel hayatlarına taşıma arzusundadırlar.


Tek farkla! Günümüzde kendine bir efendi arayan köle, gönüllü olarak efendisine kölelik bağıyla bağlanır. Bu da durumu yasal hale getirmektedir.  Gönüllü kölelik ve ona gönüllü sahiplik yapan 2 insanın  ciddi ve kesin köle efendi ilişkisidir benim bugun anladıgım ilişki. Yani kölemin yasal düzlemde gönüllü olarak emrime girmiş olması ,  17. yy köleliğinden farklı ve sulandırılmış bir köle gibi davranmasını gerektirmez.


Köleliğin tarihini incelerseniz yasal olarak efendisine satılmış köleler arasında özgürlüğe susamış spartaküs ya da kunta kinte  isyankarlar çok değildir. Aksine iyi bir efendiye sahip olmaktan gurur duyan  ve efendisine bağlı köleler daha yaygındır. Demem o ki, gönüllü köle olunmaz diye bir itiraza gerek yok. Gönüllü kölelik var. İnsan ruhunda bu var. hatta işyerlerinizde  patronunuza çekinerek , ondan korkarak , ona saygı duyarak aslında gönüllü köleliğin izlerini sizler bile zaman zaman yaşamaktasınızdır.


Köle Niçin İtaat Eder?

Elbette ki efendisini mutlu etmek için. Bu kadar basit. Bunu bir baba kız ilişkisi gibi düşünürseniz, bir baba kızından kendini mutlu etmesini bekler, kız da babasını mutlu etmek için  elinden gelen herşeyi yapar. Baba kızından sınırsızca itaat etmesini bekler, kız da babasına itaat etmeyi ister. İlişkideki ana şemsiye budur.

Bu şemsiye her durumda köleye yol gösterici olacaktır. Sahibinin ya da babasının isteyip istemediği şeyleri iyice öğrenip , kararsız kaldıgı durumlarda aklına bu kuralları getirecek  ve  sahibini mutlu edecek şekilde davranacaktır.

Disipline gelince

Köle ve sahibinin ilişkisi  bu ana şemsiye altına kurulur.  Bu disiplin zaman zaman askeri bir eğitim ve köleden beklenen bazı ritüellerle kendini gösterebilecegi gibi, efendinin isteğiyle bazen daha gevşek bir tasmayla (buna serbestlik yanılsaması diyebilirsiniz)  da ortaya çıabilir. Kölenin boynundaki  o görünmeyen tasma, kölenin efendisine sunduğu sınırsız itaat hissiyle güclenir ya da kopmaya yüz tutar. Yani köleye ne kadar göstermelik ve sert disiplin uygularsan uygula, eger o kücük kız babasına gönülden bir itaat hissi tasımıyorsa, babasını mutsuz etmekten korkmuyorsa, ceza denilen şey sadece görüntüden ibaret olur ve disipline her zaman yol açmaz.
Disiplini sağlayan tek şeyi ceza olarak görenlerden farkım bu. Kölelerim de bunu kısa süre içinde öğrenirler.  Ceza rituelleri elbette kölenin disiplini için zaman zaman uygulanır. Fakat sadece efendisinin kırbaçlama zevki için  kıcını dönmek zorunda kalan ve cezayı haketmemiş bir kölenin içine düşeceği tutarsızlık hissini ve efendisine karşı güvensizliğini düşünün?   Kölesini dövmek için sudan sebeplerden ceza vermeye çalışan efendilerin çaresizliğini çok iyi bilirim. Acırım öyle efendiye.

Özetle , disiplin sadece ceza ile sağlanmaz.Disiplin bazen bir konuşma, bazen bir sessizlik bazen de bir bakışla sağlanabilir. Ya da bunlar klasik cezanın dışında cezalar olabilir. Önemli olan kölenin içinde "efendimi mutlu etmeliyim" hissini yaratmak, ve iç disiplini sağlayarak "allah karetsin efendimi üzecek bir şey yaptım" diye hayıflanma hissi yaratabilmektedir. 21. yuzyulda gönüllü bir şekilde kölelik yapan bir kadına ceza  ile efendisine itaat empoze etmek gülünç olacaktır. Köleliği gönüllü olarak kabul eden bir 21. yüzyil insanının disiplini de , zorla degil gönüllü olarak yaşadığı bir disiplin olmalı.

Efendi bazen bu iç disiplin yaratıldı mı diye görmek için kölesinin tasmasını gevşetebilir. Bu, kölenin o güne kadar öğrendiği disiplini ne kadar sürekli ve tutarlı bir şekilde hayata geçirebildigine tanık olma sürecidir.

Kölenin Beyinsel Serbestisi
Köle düsüncelerinde ve arzularında ne derece serbesttir? Yanıt çok basit. Efendisinin izin verdiği  kadar. Nasıl ki bedenin her noktası efendiye aitse  arzu ve düsünceleri de efendiye aittir.  Tabi ki bu bir varsayım. Bedene olan hakimiyeti bir şekilde kontrol edebilirsiniz. Fakat  kişinin ruhuna ve beynine hakimiyet  varsayımı cogu kez yanıltıcıdır. Ben bir efendi olarak kölemin benden bagımsız düsünce ve arzularının en azından ilişkinin başlarında böyle olabileceğini  kabul ederim.
Kölem beyinsel kaçamaklar yapmamalı. Her düsüncesini ve arzusunu , benim duymaktan hoslanmayacagım şeyler bile olsa, usülüne uygun bir tarzda benimle paylaşmalıdır. Bastıracağı ve kendini kandıracagı pozisyonlara kölemi sokmam. Benim istediğim bir şeyi yapmak ona zor gelecekse "yapmak istiyorum efendim" demek yerine "efendim söylediginiz şeyi yapacagım ama benim icin çok zor olacak" diyebilir. Efendisini kandırmak icin "cok istiyorum efendim, siz nasıl isterseniz efendim" gibi kıvırma cümleleri herşeyden önce bizim kabilemizin tarzı değildir.
Ben efendi olarak, her dedigimi onaylacak , kendindeki değişimi bir anda gerçekleşmiş bir değişim gibi sanal bir kölelik sunan kadınlar isteseydim alırdım  2 tane rus kızı ve kendimi onaylatacak emirler verirdim. Ben kölemin zihinsel dönüşümüne tanık olmaktan haz almıyor olsam, kendi  küllüğümü kaldırır kendimi içkimi kendim koyardım. bunu yapamayacak kadar aciz olmadıgım açık. Kendi egoları için kölesinden  ezbere sözler duymak ve altı boş pohpohlara meraklı , kendine yardakçı arayan efendi bozuntuları bu söylediklerimden hoşlanmayacaktır eminim. Kölenin köle olmasına rağmen bir insan olduğu ve benim kölem oldugu icin de gerçekten iyi  kalpli, itaatkar ve beyni çalışan bir insan olduğu gerçeğiyle yüzleşir ve bu kalitede bir efendilik  sergilerim böyle bir köleye.

Bu arada bir not. Cinsel fantazi amaçlı köle moduna giren kişilerin yatakodası fantazileri ile kölelik farklı şeyler.

Efendinin Acı Ekseninde Köle İle İlişkisi

Acı etrafında dansedilebilen ve keşfedilmeye açık bir arzu nesnesi olabilir
Acı aynı zamanda gerçekten bir ceza olabilir
Acı öz disiplini sağlama  bakımından acıyı bu felsefi ve psikolojik anlayışın (doktrinin) etrafındaki kabuğu kıran ve açılmasını sağlayan bir şey olarak kullanılabilir.
Acı  hem Psikolojik hem fiziksel acı olarak kendini gösterebilir.
Efendi sadece kendi sadist zevklerinden dolayı kölesine acı verebilir.
Efendi kölesini acıdan uzak tutmak için elinden geleni de yapabilir.
Efendi kölesinin acısını dindirmek için uğrasaşabilir.

Bir ortacag köle sahibi kölesiyle acı ekseninde nasıl bir ilişki kuruyorsa günümüz efendisi de aynı eksende ilişki kurabilir özetle....Ana şemsiyeyi unutmayalım.

Sınavlar

Kölemin disiplinini , ogrendiklerini hayatına samimiyetle nasıl geçirdiğini gözlemlemek, evet sadece bazen durarak ve susasark gözlemlemek, bir efendi olarak en büyük haz benim için. Nasıl ki bir babanın kücük kızının emeklemesini ve konusmasını gördügünde duydugu sevinç bir mutluluk yaratırsa, disiplinimin iç disiplin olarak köleme yansımasını görmek de benim mutlulugumdur.

Ve tüm eğitim bilimleri tarihinde göreceğimiz gibi öğrenileni test etmek, öğretici için vazgeçilmez bir ölçüttür. Ölçmediğini bilemezsin, bilmediğini yönetemezsin!!!!

Bu da tüm bu  olayın bütününü bir dizi sınavlar silsilesi haline getiriyor doğal olarak. Ve her durumda tüm sınavları geçecek bir kızım olması önemli. Bu yol da güllük gülüstanlık değil haliyle. Bunu kavramak için de içi boşaltılmış bir beyinle hareket eden köleler yerine beyni çok kanallı şekilde çalışan ve ruhunun karmaşasından disipline sarılarak çıkabilen zeki ve enerjisini içten alan köleleri tercih ediyorum. kölemin uyuşuk beyinli biri olması yerine sürekli olarak Alert halde, uyanık halde olmasıdır benim tercihim.

Peki bu alertness durumunu kölemden niye beklerim? Böyle olması gerekiyor...Çünkü tüm bir süreci  ve ilişkiyi farklı disiplin ve değişim duraklarından oluşan bir yolculuk olarak görürsek eğer, her durakta bir at değiştirmemek için. Kölem benim ona verdiğim yöne karşı sürekli uyanık olursa (tangoda erkegin verdiği pozisyona uyanık olan kadın dansçı  gibi) sürekli farklı yöntem ve araçları deneyip durmamış oluruz.

İç disipline geliyor dayanıyor işte her şey. Örneğin kölemin vajinasına bir klips takıp onu duvar dibinde ayakta bekletirken, o sırada duyduğu rahatsızlığa rağmen, benim içkim bittiğinde , içkimi tazeleyemediği için rahatsızlık duyabiliyorsa, büyük bir yol katetmişiz demektir.


Yoksa ben kendi içkimi tazelemek için bir köleye ihtiyaç duyacak acizlikte değilim. tüm bu katedilen yollar ve duraklar büyük bir yolculugun  ya da bir inşaatın köşe taşları ve tuğlaları.

Kölenin Duruşu

Gönüllü olarak 21. yüzyılda köle olan biri artık kölelikten çıkmak için bile efendisinden izin istemeyi göze almış biridir. Sonradan çamura yatıp benden paydos gibi bir tavıra girecek olan kölenin de sadece sulandırılmış fantazi arayışındaki aciz bir canlı oldugundan sözedebiliriz. O güne kadar yaşadıklarını benden paydos diyerek hiçe sayan, kendi kölelik yaşantısına bu şekilde ihanet eden biri efendiyi aşağılamış olmayacaktır. Kendini yerin dibine sokacaktır. Köleliği bitimek için bile efendisinden izin istemeli ve efendisi bu izni verene kadar da köle olarak kalmalıdır 21. yuzyil kölesi.

Ayrıca iç disiplini ben de istiyorum efendim demekle olmuyor  bu yolculuk. Mış gibi yapmak kölelikte işlemez. Mış gibi yapanlar (fantazi ya da zaman kazanma amaclı) eninde sonunda erdemsiz bir duygu çamurunda gidip geliyor demektir. Asker mi olacaksın yoksa naylon tabancayla asker kıyafetiyle askermiş gibi mi yapacaksın? Soru budur. Bu sorunun yanıtını köle önce kendi içinde bulmalıdır.

Ceza icin yediği kırbaçla efendisinin sadece zevk icin attıgı kırbacın ayırdına varmalı ve birisinde "bu hatayı yaptım ve efendimi mutsuz ettim, simdi de efendim cok haklı olarak beni cezalandırıyor. bunu her seferinde anımsayıp kendimi efendim karsısında böyle rezil bir salak köle durumuna sokmayacagım"  demeli.

Yine aynı kırbacı bu kez mesela efendisinin sadece bir köle kırbaçlama zevki için yediğinde de , "canım yanıyor ama efendim kölesini kırbaçlama hakkına sahip ve şu an beni kırbaçlayarak zevk alıyor , bundan başım dimdik olarak mutluluk duymalıyım, off canım yanıyor ama olsun efendimi mutlu ediyorum " diyebilmeli.

Bu kısım kölelere çoğu kez karışık gelebilir.

Hatta biraz daha karıştırmak için köleye şöyle yaklaşılabilir. Köleye onun istemediği bir şeyi yaptırırsın. Örneğin başka bir erkeğe siktirmek.  Buna isteksiz duruşunu görürsen cezalandırırsın. Fakat aynı şeyi yapmak istedğinde de ceza verebilirsin, cok istekli oldugu için. Her iki durumda da ceza alabilir. Buna "arınma" denilebilir aslında.  Her türlü önyargı ve genellemelerden arınmak  ve önceden adı konmuş durumlara hazır olmak yerine adsız, belirsiz ve kontrol dışı durumlara alışkın olmak....Buradaki temel amaç bu...Yaşamın 2 yönlü mesajlarına hazırlama "hiç"leşme...Bu hiçleşme meselesi tek başına bir yazı hatta bir blog gerektirecek kadar farklı bir evren...O nedenle çok derinine girmiyorum. Ama hiçleşmenin arınma  ya da yeniden doğuş ile ilintili felsefi düğümleri üzerine düşünebilirsin ey sevgili okuyucum. O konuya burada girmiyorum. Özetle iyi bir efendinin kölesinin kafasını  çeşitli farklı mesajlarla karıştırabilen ve zamanı geldiğinde  de o çelişkili görünen mesakları kölesinin sindirerek anlayacağı sekilde ortak bir parantezde toplayıp bir nedene bağlayabilen bir efendi oldugunu düsünürüm hep.  Çünkü bu yolculukta uğranan hiçbir durak sebepsiz değildir.!!! Köle bu nedenlere baştan vakıf olmayabilir. (İşin güzel yanı da bu). Erdemli ve sabırlı bir köle, (ki bu sabrı içindeki disiplinden alır) bu duraklarda yaşananların bir nedeni oldugunu ama bunu sonra öğrenecegini bilerek güvenle ilerler o duraklarda.

Gerisini yazının devamında tamamlayacagım

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazınızı keyifle okudum ve kendimle ilgili kafamda oluşan soru işaretlerine cevap bulmamda yardımcı oldu. Ben de Sahibemin yardımlarıyla eksiklerimi tamamlayıp, duraklarda gereğinde fazla duraksamadan ilerlemek istiyorum. Kendi benliğimden arınıp Sahibemin şekillendireceği yeni varlığım ile Sahibemin oynarken huzur,mutluluk ve keyif duyacağı bir oyuncağa dönüşüyorum. Esir Ruh

4.tekilkişi dedi ki...


Yazınızı/ düşüncelerinizi okuyunca mutlu oldum. Sizi tanımıyorum ama "böyle düşünen bir insan" varlığınız mutlu ediyor.

Bloglarından beslendiğim birkaç güzel insan, bilemediğim öğrenemediğim öğrenemeyeceğim belki de haklı sebeplerle bloglarını kaldırdılar. Üzüntümün ifadesi zor. Ve kızgınlık da. Evet başta kendileri için yazmaya başladıkları bu duvarlar artık birilerini de ilgilendiriyor. Birilerine farklı pencereler açıyor..Yardım ediyor. Kafada uçuşan sorulara cevaplar yakalanıyor... Derken birden sayfa kapanıyor! Kaldırılıyor. Siliniyor. O andaki terk edilmişlik, yalnızlık hissi, çok kötü.

(Ne anlatıyorum ki kelimelerdir.)

Ne olur(sa olsun), lütfen bloğunuzu kaldırmayın. Burda bir yerlerde dur(s)un hep. İnsanlar okusunlar. insanlar bu güzel düşünüşleri bilsinler, tüm bu duygularda yalnız değiller bilsinler, çocuklar şeker de yiyebilsinler... (sonları bağlayamıyorum pek.) :)



4.tekilkişi

Red Dominum dedi ki...

4. Tekil kişi, onure edici yorumların için teşekkür ederim.
Bloglara cok sey atfetmemek gerekir. İnsanlara ve goruslerine deger veriyorsun, kendini yalnız hissetmemene yol acıyorlar . Fakat hekes kendi öyküsünü kendi yazıyor hayatta. Belki birilerinin goruslerinden yararlanmadan bazı hatalar da yapman gerekir. Fakat yazılarımdan yararlanıp kendini bir sürü efendi geçinen psikopattan koruyan insanlar oldugunu biliyorum. Bu da böyle sıradısı bir iliskinin erdemli , keyifli ve ozgurlestirici bir sekilde yasanayabilecegi konusunda beni yazmaya hala motive ediyor. Az yazsam da bir süre daha yazmaya devam edecegim gibi gorunuyor. Sevgiler (Ben sonları baglayabiliyorum evet) :)