4 Haziran 2012 Pazartesi

Kırmızı Elma sözlük ve disikole üzerine düsünceler

Dişi köleye dair sosyal medyada ne var diye şöyle bir bakma gereği duydum. Ve karşıma en çok yorum ekşi sözlük ve kirmizielma sozlukte çıktı. Meraklısı varsa okusun:

Gerek benim blogumu gerekse de disikole'nin blogunu yerden yere vuran, iğrenc mide bulandırıcı bulan kişilerin yanı sıra,  gayet içten ve samimi bulanların sayısı da az degil.

Sözkonusu sözlükte ve diğer sözlüklerde zaten içtenlik en onemli konsept. Fakat sözde kadın sözlüğü gibi gorunen sozlukte "kadın" nickiyle giren bir sürü erkek oldugu acik. Vestiyer kelimesi kıyafet astıgımız yer için kullanılır. Fransızcası vestiaire . Farklı cinsiyetin kıyafetine bürünmüş insana travesti diyoruz.  

Kırmızı elma gibi sözlük ortamlarında kendini kadın gibi gosteren erkeklerden olusan ve bir anlamda "travesti" bir durum oluşturan bir kitleye rastlayabiliyoruz. Kadınlar kadar , kadın gibi gorunme cabasındaki erkekler de var diyorum yani.

Burada da samimiyetin onemi artıyor. Disikolenin blogunu igrenc, kadınlık onuruna vs. aykırı bulabilirler bu sozlukteki yazarlar. Fakat şu da var ki  disikole, paylastıklarıyla onlarin bir kısmından daha samimi ve gercek bir sekilde kendini ifade ediyor.

Sırf kadınlarla cinsel konuları rahatca tartısabilmek ve belki de tatmin saglamak icin kadın nickiyle bir kadın sozlugune uye olanlardan coook cook daha samimi.
 ****

Blogumda sürekli vurguladıgım bir şey var. Köle efendi ilişkisini ,  aşk ile sevgililikle ya da baska bir iliski türüyle kıyaslayıp en ideal ilişki türüdür diye bir iddiada bulunmuyorum. Bu evrende mutlak doğru diye bir şey olmadıgı cok acık. Her kıyafet herkese uymaz! Önemli olan üstümüze uyan kıyafeti bulup onu deneme cesareti bulmaktır.

Bize dar gelen sevgililikler, aşklar, evlilikler, flortler, one night stand'ler varsa illa ki onları tekrar tekrar üstümüze uydurmaya calısmak bosa bir caba olabilir diyorum blogumda. özeti budur tüm yazılanların.

Bazen de kactıgımız baska kıyafetlere de bakmakta yarar olabilir. Belki (evet belki) o kıyafetlerle daha güzel hissedbiliriz. Köle efendi ilişkisi de tam olarak bu kıyafetlerden biridir.

İşlemeyen, yürümeyen, hep bizi tokezleten, bizden enerji ve zaman calan iliskilerin dısında , başlarda kabul etmesi güc bile gelen ama belki de yasanabilecek bir iliski türü olabilir DS iliskiler. Ve elbette ki bakarsınız ki o da size uymaz ve sadece bir fantazidir. Bilinmez.


NOT: Buradaki travesti benzetmesi, sözcük kokenine gonderme yapılarak kullanımıştır. Tutup da insanlara gerçek travesti denildigini sanan entellektuel cıkarım özürlü bazı insanlar olabilir diye acıklama yapma geregi duydum.



5 yorum:

Unknown dedi ki...

Burası zaten sizin olduğunuz şekilde kabul edenlerin takip ettiği bir yer olmalı. Tasvip etmiyorsa, iğrenç buluyorsa vb. git kardeşim başka bolag mu yok. Sana ne insanların tercihlerine. Herkes kendi içinde cinselliğini yaşasın sonuna kadar.

Red Dominum dedi ki...

Katılıyorum sevgili Osiris:)

Adsız dedi ki...

2adam ısrarla submissive olduğumdan dem vurdukça acaba diyorum, belki de ilk defa bu blogu alıcı gözle inceledim bu konuda...bir felsefesi olması ve burada olduğu biçimde ele alınması, konunun ayaklarını yere bastırıyorsa da, daha çoğunu öğrendikçe bahsedilen kadarının bana fazla geleceğini düşünüyorum içten içe...bu, birazını yapabileceğin bir durum değilmiş gibi geliyor, evet itaat ettiğim ve bundan keyif aldığım, bazen zevki tümüyle karşımdakinin zevk almasına endekslediğim oluyor, yine de sağlam bir dominant tarafım da var, doyurulmak istenen...böyle bir çelişkili durum, nasıl bir yol izlemeyi gerektirir?

Red Dominum dedi ki...

birkadinikiadamvedigerleri merhaba
Blogumu okumus olman ve asıl onemlisi anlamıs olman onure edici. Fakat şu var ki, "keşif" herkesin kendi gidebilecegi kadar gitmesidir. Bir ormanı ya da dağı keşfetmeye cıkan biri o ormanların en derinine cıkar, başka biri sadece kampın etrafını gezer ve doner. Her ikisi de "Kesif"tir ve her ikisi de heyecan ve enerji barındırır. Bu anlamda "biraz" ile en sonuna gitmek arasında sadece bireysel tercihler yatar.

O nedenle ben de senin blogunda submissive izler gordum ve aynen senin cümlelerini kullanarak submissive'in birazı olmaz. Senin bu anlamda submissive oldugunu dusunuyorum.

Celiskiyi yaratan şey sadece sonradan ogretilmis. Dominatlık , domine etme arzusu degil, submissive olarak kendini gormekten egonun zedelenmesinden kaynaklı bence. Biraz düsün bence. Sonra konusalim:)

Adsız dedi ki...

enteresan bir tespit, ötesinde de şaşırtıcı bir yaklaşım var yorumunda. gördüğün submissive izlerden biraz dem vurmuş olsaydın, daha az yuvarlak cümlelerle karşılık verebilirdim belki...
bence herşeyin birazı -her iki taraf da bunu tercih ediyorsa daha çoğu, hatta en çoğu- olabilir, eğer karşılıklı hazza hizmet ediyorsa. "ego" kişiyi hem nesne hem de özne olarak tanımlayan bir modifikasyon hali ise, her master'ın da içinde bir submissive besliyor olması beklenmez mi?
sanırım bu -klişe- tanımlamaların çoğu hakkında genelgeçerle birebir örtüşmeyen bir düşünme şeklim var, "zihni submisyon" algısına kıymet veriyor, karşımda bana bunu yaşatacak bir akıl varsa takdir ediyor ve uygun karşılığını veriyorum, ancak bunun fiziki yansımalarını, özellikle süreklilik atfedilmesi halinde, bir noktadan sonra -gerek kendim gerekse karşımdaki için- "ekstrem" olarak nitelendiriyorum. sonuçta odağın zevk olduğu bir ilişkinin sürekli birinin eziliyor olmasıyla sınırsızlaştırılabileceği ve dibine kadar yaşanabileceği düşüncesinden uzağım. dominasyon için de benzer bir yaklaşım içerisindeyim, bunun tek taraflı, sürekli kontrol, sürekli yönlendirme ve bir nevi emir-komuta-hakimiyet-karşılıksızlık hali üzerine şekillenen bir durum olmasını zorunluluk olarak görmüyorum.