İsa'nın acıları, yoksul ve tüm özgürlükleri elinden alınmış halkın acılarından daha büyük acılar olarak anlatıldı efsanelerde. "Biz"in acıları "ben"in acılarından daha onemli goruldu. İsa "biz" denilebilecek bir toplulugu temsil ediyordu cunku. Oysa kilisenin bireylerde yani "ben"lerde yaşattıgı acıların hesabı isa'nın cektiklerinin kat kat fazlasıydı.
Biz'leşme hali ben olma halinin otesine gecince bir sosyal histeri olusuyor. Tarih bunu gösterdi. Günümüz sosyal medya mecrasını elbette etkilesim anlamında yararlı, büyülü ve eğlenceli buluyorum. Fakat sosyal medyanın içinde bazen "biz" olma halini cemaat ruhuna taşıyan ve doğal olarak da kollektif bir histeri'yi, bir endaze sapmasını en uç noktaya taşıyan insanlara rastlamak mümkün.
Kırmızı elma sözlük'teki disikole yorumları hakkında nacizane dusuncemi yazdıgım icin küfürlerle saldıran klavye delikanlısı hanım kızlarımız sadece bir örnek buna.
Wiki tarzı sözlükleri çok yaratıcı buluyor ve keyifle takip ediyorum. Buna eksisozluk ve kırmızıelma da dahil. Bu tür mecralarda keni "ben"liğini ve bireyliğini kaybetmeden bir duruş sergileyen insanlar da var. Küfür, saldırı ve hatta karşı tarafın söylemediği bir şeyi söylemiş gibi gösterme eğiliminde olanlara sözüm.
"Dişikoleye katılmıyorum , reddominum'dan nefret ediyorum ama bu blogger'ları içten buluyorum ve takip ediyorum" diyerek genel cadı avına kapılmayan bireyleri tenzih ediyorum.
Hatta usturuplu ve saygın bir sekilde elestirenleri de anlıyorum. Fakat bu mecralarda , en ufak bir farklı düsünce karşısında nick'lerin ve site üyeliğinin arkasına sıgınarak insanfsızca yorumlar yazarak histerik saldırılara girenlere acıyorum. Çünkü refleks, beyin ya da vicdanın önüne geçmiş bu yorumlarda.
Neyse ki site yazarları arasında da benliğini koruyan , kendi duruşuna ve vicdanına sahip çıkan insanlar var. Bu sevindirici...
Konu kırmızı elma degil. Dedigim gibi sözlük keyifli bir yer. Fakat sosyal medya küstahları hayatımızda hep olacak, klavye delikanlıları hep olacak.
Ortada sozluk hakkında edilmis kotu bir laf yokken tamamen refleks yoluyla saldırıya geçen üçbeş insana malesef istedikleri yanıtları vermeyecegim. Umursadıgımdan degil, insanların klavye karsısında nasıl bir varlıga donustügüne üzülmem ve onlara acıdıgımdan yazıyorum bunları.
İYİ BİR ŞEYLER BAĞLIYOR BİZİ BİRBİRİMİZE! BDSM'i ve köle-Efendi ilişkisini, sadece kırbaç kelepçe olarak gormeyip, bunları tamamen beyinsel bir itaat, teslim olarak ozgurlesme ve bir disiplinden doğan erdem iliskisi olarak gorenlere göre benim sözlerim. Kendiyle tanışmaya istekli ya da Efendiliğin özünü anlamak isteyenlere farklı bir perspektiften BDSM öyküsünü anlatıyorum. Özgürlük kendinle tanışmaktan başlar! Kendinizden utanarak özgür olamazsınız!
20 Haziran 2012 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder