20 Kasım 2016 Pazar

KÖLELİK ÖZGÜRLEŞTİRİR Mİ?


Uzun zamandan sonra tekrar merhaba. Neden yazmıyorum diye bir sürü sitem dolu mail aldıktan sonra  yazmaya karar verdim.

Bu arada bana sorular içeren mailler gelmeye devam ediyor ve ben de zaman buldukça yanıtlıyorum onları.  Bu sorulardan en çok rastlanılanı şu "Hayat zor ve ben irademi teslim ederek kurtulabilir miyim?" Köleniz olursam kanatlanıp özgür bir kuş gibi hissedebilir miyim kendim? vs.


Bu soru bir çok kadının aklına gelmiş bir soru olabilir. En azından bana gelen maillerde buna benzer sorular  ve düsüncelere rastlıyorum. Acaba ben köle miyim? Acaba ben submissive miyim? Acaba köle efendi ilişkisi beni mutlu eder mi? Hadi bakalım bu soruya yanıt vereyim...




Evet tüm bu sorulara genel bir yanıtı blogdan verme zamanı geldi. Uzun yazmayı düşünmüyorum ama yazdıkça yazası gelen bir adam olarak, uzayabilir de bu yazı...

Öncelikle hayat zor evet. Fakat nasıl ve neresinden baktığımıza bağlı. Kolay olsa zevkli olmazdı kısmını unutmayalım! Bu fikri hep aklımızda tutuyoruz. Çünkü insan denilen yaratık, zorlukları ve problemleri çözdükçe mutlu  olan ve motive olan bir canlı. Zorluklar hep olacak, iyi ki de olacaklar!Böylece yaşadığımızı hissedeceğiz...

Gelelim soruya! Hayat zor ve ben bu zorluklarla başetmek yerine irademi bir efendiye bırakırsam belki daha kolay yaşar mıyım?  Öncelikle kısa yoldan yanıt veriyorum. İradeni birine bırakmak senin hayattaki zorluklarını ortadan kaldırmayacak! Fakat bir kadının bu zorlukları aşmakta, yanında güvenebileceği,  onun yönlendirmesiyle ilerleyebileceği bir efendiye ya da yoldaşa sahip olması , akıllıca bir tutum olabilir.  Bakın! Akıllıca diyorum, zayıf ve pasif demiyorum. Hayat zorluklarını aşmakta ve  kendi içsel bütünlüğünü (integrity) sağlama sürecinde köle efendi ilişkisiyle pişmek, güven içinde yol almak ve kendini gerçekleştirme sürecinde ilerleyişi hızlandırmak akıllıca.

Peki gelelim zorluklara. Ne tür zorlukları olur ki bir kadının hayatta? Bana gelen konulardan birkaçı şunlar:

- Ozgüven/Güvensizlik sorunu
-Aile ve diğer insanlar ile ilişkiler sorunu
- Hayatta amaçsızlık zorluğu
-Kendi içinden gelen kontrolsüz duygulara teslim olmak ve saçmalayıp durma sorunu
- Cinsel doyumsuzluk ve kontrolsüzlük sorunu
-Standart hiç bir şeyden tatmin olamama sorunu
-Kendine bedenen ve ruhen zarar verme sorunu
-Kendini ifade edememe sorunu
- Kendini ezik hissetme sorunu
- Kendini güçlü hissetmesine rağmen iç dünyasında zayıf ve teslim olma açlığı
-Kararsız ve kendi düşüncelerini ve doğrularını oluşturamayan bir kadın olma zorluğu
-Utangaçlık, çekingenlik sorunu
-Herkese hizmet eden bir kadın rolüne dair konular

Bunlar çoğaltılabilir.

Peki bu tür zorluklarınız ve sorunlarınız varsa bunu bir efendiye köle olarak onun rehberliğini alarak çözebilir misiniz?

Yanıt veriyorum. Bilmiyorum. Ya da ingilizcesiyle  "it depends". Size göre değişir, duruma göre değişir. Fakat bu konular için hiç bir şey yapmamaktansa bir efendiye kendinizi açmak, onun sizle beraber sizin için cizdiği yoldan adım adım ve güven içinde ilerlemek elbette çok yararlı olabilir . Fakat bu ilişkiyi sadece cinsel fantazi ya da  efendiyi kendi çıkarı için kullanmak olarak görürseniz o ilişkiden bir halt çıkmaz. Bundan yüzde yüz emin olabilirsiniz.

Köle efendi ilişkisi ,hedefe giden yolda başarı için ortaklıktır. Ortaklık ne gerektirir peki? Açıklık, içtenlik, hataları kabul etme, eteklerdeki tüm taşları ortaya dökme, birlikte emek harcayıp çalışma, güven ve karşı tarafın yani büyük ortağın bazı kurallarını kabul etmeyi gerektirir. Ama en önemlisi de istekliliği gerektirir.
Tüm bunları efendinizle sağlarsanız ve değişim istekliliğinizde samimiyeseniz, hayata yeni bir pencereden bakmaya hazırsınızdır demektir. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır bu noktada.

Efendi sizi değiştirmez, değiştirmeniz için uygun ortamı ve iklimi hazırlar sizin için. Siz o ortamdan o patikadan yürümek isterseniz, elinizden tutar güven içinde oralardan geçirir sizi.

Peki bir soru daha var...Efendimle cinsel bir paylaşım olmazsa olur mu? Yanıtı uzatmadan vereyim. Efendi'nin yoluna giriyorsan ilk başlarda onun eşyası, malı, onun üzerinde karar sahibi olan bir nesnesi olmayı kabul ediyorsun demektir. Efendin cinsel olarak seni kullanmayı arzu ederse kullanır. Sen bundan en fazla mutluluk duyarsın.
Fakat bu demek degildir ki çekincelerini efendine soyleyemezsin...Elbette lisan-ı münasip ile  efendine kaygılarını iletir ve "ben böyle bir şey hissediyorum, kızmayacagınızı umarak paylaşmak istedim. Ne yapmamı nasıl davranmamı önerirsiniz Efendim?" dersiniz.

Bir sürü kölenin hatası buradan kaynaklanıyor. Efendi ile konuşma ve iletişim bicimi de bir sonraki yazıya konu olsun o halde...
Sevgiler
RED DOMINUM


8 yorum:

kedikedikedi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
kedikedikedi dedi ki...

Peki ya kız kendini unutulmuş hissediyorsa? Bu da ağrına gidip, kendini geri çekiyorsa? Anlar mı bunu Efendi?
Pekala, bi de şu var: efendi, kızı kendine uygun görmemiş olabilir, davranışını beğenmemiş olabilir vs. hiç yüzyüze gelmemişken bunu kıza söyler mi?
Bi de bu var: blog okuyucusu olarak kalmak nasıl bi şey? Efendinin yoluna girmek, okuyucu olmaktan ne zaman ayrılır? Fotoğrafla mı? Cinsel temasla mı? Muhabbetle mi? Ya kız, efendinin haberi yokken efendi yoluna girmişse (mesela bu, her an efendiyi düşünmekle, yoldan geçen bir adamı efendiye benzetip uzun uzun bakmakla olabilir) ve kendini kullanılmayan bi çöp tenekesi gibi hissediyorsa. Ama cesaret edip diyemiyorsa bazı şeyleri.
Bunlar bence olabilitesi olan şeyler, size saçma gelebilir :)
İyi günler dilerim:))
Edit: sözlerimin diğer okuyucular tarafından farklı anlaşılacağını düşündüğüm için bunu belirtmek isterim: blog yazarıyla hiçbi ilgim yoktur, severek okumak dışında:)

Red Dominum dedi ki...

kedikedi merhaba..
Sorulari belli ki birbirinden bagımsız. Her birine yanıt vereyim

1- Unutulmus hissetmek: Efendisinin eskisi kadar kendine zaman ayırmadıgını hisseden kolenin kendini geri cekmesi degil, aksine, efendisine , bu hissini anlatması ve sorması onemlidir. Kendini geri cekme vs. bu tür ilişkilerde kullanılmaması gereken bir dil ve yaklasımdır bence. Zaten bir onceki küskün kole kızlar yazısında buna deginmistim. Onu okuyabilirsiniz.

2-Blog okuyucusu kalmak demissiniz.Sanırım takip ettiginiz bir takım master'ların blogları var.(Aynen benim blogum gibi). Burada da aynı sey gecerli. Anlatmak konusmak vs.


Her iki durumda da "konusmamak" "anlatmamak" " geri cekmek" kavramları var. Yani sonucta her seyin başı iletişim. Durum basit, yanıtlar sorularının icinde bulunuyor. Yani sende bitiyor. Şu iç seslerinizle konusmaktansa , iletişim kurmak istediginiz insanlarla diyalog kurmayı secin, emin olun hiç bir şey yapmamaktan bin kat daha iyi olacaktır.

Adsız dedi ki...

Blog yazarının önceki konuşmayla başladığı yeni bir iletişim şeklini görüyoruz.. yani istediği golu atmak için, topu izleyiciye atırıyor:)
yok yaww..
https://www.youtube.com/watch?v=I9tgO6kCygk

Red Dominum dedi ki...

Cem yilmaz videosu koyan Adsız.
Okurlara tek tek mesaj atıp, bana şoyle bir soru sorun diyecegimi düsünme paranokyaklıgın nereden cıkıyor acaba?
Biraz mantıklı okursan

1- Yukarıdaki okurun sorusu karmasık ve ne demek istedigi bile belli değil. Ben "hmmm anladıgım kadarıyla iletişim sorunlarınız var, o efendinle iletişimini saglıklı hale getir" demisim. Yani soruda ya da yanıtta Reddominum'un verecegi bir sublimal mesaj yok.

2- Paranoyakça "kimse bu blogu okumaz, kimse blog yazılarına yorum yazmaz" kendisi yazdırıyor fikri nereden geliyor sana...Demek istedigin bu anlama geliyor. Eski yazılara bakarsan altı bu tür okuyucu yorumlarıyla dolu. Yeni bir iletişim tarzı degil yani! Madem bu kadar beni elestirmeye zaman bulacak kadar boşsun, git eski yazılarımın altında da yorumlar oldugunu gor biraz.

3-Senin mantıgına gore, senin yaptıgın bu yorumu da , ben sana hazırlatmıs olabilirim...Off ciddi paranoyaya gider senin bu bakış açın:))) Ya da özgüvensizlik:)

4- Her şey bir yana. Benim 1 yıla yakındır bloga toplam 1-2 yazı yazdıgımı anasayfadan görebilirsin. Yani blog ayıracak zamanım pek yok, ya da onceligim degil diyelim. Bu kadar zamansızlıktaki bir blog yazarının, "Efendilerinizle daha acık iletisim kurun" gibi basit bir yorumu yapmak için , blog okurlarına çanak soru hazırlatacak vakti olabilir mi sence? Bunu yapacagıma bir yazı daha yazarım, açık iletişim kurmalarının yararlarını makale seklinde yazarım. Kimsenin bana çanak soru sormasına ihtiyacım yok.

Eleştireceksen daha adam gibi yerlerden eleştir!

Adsız dedi ki...

Cem yilmaz videosu koyan ey Adsız seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım :))))))))))))

bla bla imiş dedi ki...

Öteden beridir efendilerin bu efendilik hallerinii normal hayatlarına da yansıttıklarını, kölesi olmamanıza rağmen size bir takım normlar dayattığını ya da üstten bir bakışla kölenizmiş edasında bir hali tavra büründüklerini savunurdum. Uzun zamandır şu bloğu takip eden biri olarak beni rahatsız edenin de tam bu olduğunu anlamış bulunuyorum. Blogun sahibinin aşağılayıcı hadi snop diyelim üslubu inanılmaz rahatsız etmiyorsa bu bir nedir? Aile içi ilgisizlik, özbenlik algısında yetersizlik, aşağılık kompleksi, geçmiş istismar öyküsü gibi ciddi meseleleri kendilerine biçtikleri efendi rolü doğrultusunda çözme düsturu edinmiş ve bunu yaparken de hafif snop bir tavır içine giren kişileri görüyorum çevremdeki efendilere baktıkça . Esasında kendi hayatlarında özgüven gibi temel problemleri olan kadınlar bu ilişki türüyle değersizliklerinin altını bir kere daha çizerek kendi özgüvensizliklerini rasyonalize etmiş oluyorlar. Normal bir sevgi yerine böyle bir bağı seçmeleri tümüyle kendi benliklerini değersiz algılamalarından ötürü. Bu ilişki türüyle de altı bir daha çizilen değersizliğin kölenin hayatına ne gibi bir özgüven, sevgi, kendini değerli görme olarak döneceğini düşünüyorsunuz. Ya da her ne hikmetse kendinize bir şekilde düstur edindiğiniz bu her türlü psikolojiden anlayan bir nevi efendilerin efendisi pozisyonunda karşı tarafın ayakta kalan son parça sağlıklı psikolojisini de tarumar etmeden eğitim verebileceğinizi nasıl düşünüyorsunuz?
Ama her ne hikmetse efendiler bunu bir eğitim süreci konusunda görmekte ısrarcılar. Cevapları da hazır. Adeta başka kuaföre saçını kestiren müşteriye sitem eden kuaför misali “o efendi uygun bir yol yordam izlememiştir”. Dişi köle zamanından hatırladığım tek bir şey varsa o da; hali hazırda içine kapanık ve iletişim problemleri çeken bir kadının köle-efendi ilişkisiyle ne denli tutuklaşıp her hareketi efendisine sorarak ne denli bağımlılaştığıdır. Bu noktada köle-efendi ilişkisinin köleye yararından bahsetmek komik. Hele ki bahsi geçen ilişkideki güven ve arzu için kölenin fazlasıyla ödün verdiğini düşünüyorum. Burada kendiyle alakalı problemi olmayan kadınların BDSM denemelerine hiçbir şekilde karışmak, akıl vermek haddime değil. Ama özgüven problemi, cinsel istismar yaşamış kişiler, aile içi ilgisizlik, şiddet, travma deneyimlemiş kişilerin naçizane BDSM denemelerinin yanına bir soru işareti koymalarını öneririm. Zira bir süre sonra bağlandığınız efendinizin esasen size verdiği değersizlik hissine ne denli mazoşistçe bağlandığınızı fark ettiğinizde belki de çok geç olacak. Ya da koşar adım kendinizi değerli hissetmekten uzaklaştığınızı fark ettiğinizde de iş işten geçmiş olacak. Çünkü bu yaraların merhemi size iyi geleceğini söyleyen efendilerde filan değil. Kamu spotu misali oldu belki ama psikologlarda. Ve problemlerinizi çözdükten sonra hala BDSM deneyimlemek istiyorsanız deneyimleyin. Zira bunu sağlıklı bir psikolojiden başkası kaldıramaz. Ne denli didaktik ve ego sahibi biri gibi yazmışım yahu kendimden tiksindim. O zaman imza bir zamanlar köle olmayı deneyimlemiş ve artık itaatkar kimliğinin değersizlik algsının bi tezahürü olduğunu anlamış bir zat diyelim.

Red Dominum dedi ki...

Sevgili bla bla
Karakter sınırına takılan yanıtımı ana sayfada yayınladım. Orada okuyabilirsin.
Sevgiler