21 Kasım 2013 Perşembe

İtaat Bağlarına Göre Köle Türleri ve İdeal Köle Hakkında

KÖLE İLE EFENDİ ARASINDA NE TÜR BAĞLAR VARDIR?
Birçok kadın okurum bana mesaj yazmaya devam ediyor. Özellikle efendileri ya da efendisi olmasını hayal ettigi erkek arkadasları  ya da kendi içlerindeki itaat hisleri konusunda bana danışıyorlar. Güzin Abla gibi hissettiğim olmuyor değil:)

Bu soruların sahiplerine fikir vermek adına  itaat bağlarını yazmaya karar verdim. Cok bilinen literatürde de geçen kavramları bir anımsatmakta yarar var. Literatür derken BDSM literatürü degil gayet modern sosyoloji literatüründen sözediyorum:)









Gelelim yazımıza....



Otorite ile ona itaat eden insanlar arasında farklı bağlar vardır:

1- İtaatsiz bağımlılık : Bu bağ ile otoriteye bağlanan kişiler aslında içten içe isyan ederler. VE gizlice kural çiğnemeye meğillidirler. Aslında hem bal gibi bağımlı ama Şekspir Bey'in "Hırçın Kız" oyunundaki gibi isyankar asi bir ruha sahiptirler efendiye karşı. Bunu aleni bir şeklde yapamadıkları için kücük sembolik isyanlarla gizlice kural çiğneyerek o isyankar yanlarını telafi ederler. Risksizdir. Tek riski yakalanmak. Ve genelde bir gün yakalanırlar... Diyelim ki itaatsiz bağımlı bir köle bir süre sonra bu itaatsizlikleriyle, üstlerindeki baskıyı ve otoriteyi kaldırdılar. Efendi onları ya serbest bıraktı ya da itaatsizlik ettikleri konularda usandı ve o konularda biraz ipi ge
vşetti. Ne olur bu durumda dersiniz? Elbette baskıyı itaatsizliğiyle ortadan kaldıran köle  elinden herşeyinin alındığı hissine kapılır. Gerzekçe değil mi sizce de?:) Hem efendine gizlice itaatsizlik edip sonra özgürleş. Ardından da niye özgürleştim diye mutsuz ol...

İtaatsiz bağımlılık diye adlandıracağımız bu tür iktidar bağları aslında "Efendinin meşruluğunu sorgula ve yok et, iktidarı yıkılsın ve özgürleş"  türünden bir iç ses ile hareket eder. Aynen Fransız devriminin modern insanı isyana ikna mesajdır bu... Alman Filozof Fichte bu devrim için bir broşür ya da makale gibi birşey yazmıştır. Anımsadıgım kadarıyla bu yazıda Fichte "Öyle bir köle olacağız ki, en ufak gevşemede seni altedeceğim ey iktidar. Sonra sana hakaretler edeceğim" demiştir. iktidara karşı.

Sırf meraktan dolayı köle olmaya heves edip aslında iktidara karsı teslim olmayı kendine yediremeyen kızların yaklaşımı bu oluyor.  Efendiye karsı itaatsizlik girişimleri, sonra da hatta ardından hareket edenlere dönüşmeleri.

Elbette gerçek submissive'ler de bazen  kafaları karıştıkça, hatta efendilerine aşık oldukca onunla eşitlenmek adına onun iktidarını yoketmeye çalışırlar itaatsizlikle. Oysa iktidarı yok ettikleri noktada ellerinden herşeyin gittigini görür ve mutsuz olurlar.

Özgürleşen kölenin otorite eksikliği onu korkutur. Sonra asıl istediginin özgürlük olmadıgını farkeder fakat  artık cok gectir. Efendisinin iktidarını kendi elleriyle yoks saymıştır itaatsizliğiyle. Efendisi tarafından terkedilince de , bu otorite eksikliğini  belki adına "yeni sevgilim" vs. dedigi  yeni bir otorite figürüyle doldurmaya çalışır. Cünkü Efendisine itaatsizlik ederek, kendi içinde kendi kendine köleliğinden kurtulamaz...
Eh genelde, kendini iyi bir köle olarak konumlayamadıgı iyi bir efendinin iktidarına itaatsizlik saldırıları yapan bir kölenin bir sonraki bulacagı efendinin onun agzına sıcacagı kesindir. Muhtemelen sırf otorite eksikliğini tamamlamak ve eski Efendisinin yerine ikame etmek için alalacele buldugu biri onu üstünden buldozerle gececek biri olacaktır.

Paradoks nerede? Efendiyi yadsımak, onun itaatinden sıyrılıp çıkmak  kişinin kendi içinde taşıdıgı  içsel esaretten kurtulmaya yol açmıyor. Oysa köle özgürleştim sanıyor. Bu itaatsizlikler,  kölenin "mezuniyeti" gelmeden okulmadan ayrılmasıdır. Ya da "Ameliyat bitmeden narkozun etkisinin geçmesidir" . Barsaklar ciğerler uluorta açıktayken narkozdan uyandığınızı düşünün.  Aynen bunun gibi, itaatsilikle özgürleşme, özgürleşme falan değildir, aksine, Efendi ile olan bağı daha da güçlü kılar köle için. Fakat çok geç olmuştur.
Bu yazımın en başındaki "baba" figürü gibi, efendiye isyan edip özgürleştim sansan bile  efendin senin bilincaltında tabulaşak ve belki bir korku nesnesine dönüşecek ve kök salacaktır. Sen onu bir daha hiç gormesen bile , itaatsizliğinin cezasını bilinclatın sana zaten verecektir.  Bu tespit tüm otoriteler için geçerlidir.

2- İdealleştirilmiş Temsil: Bu tür bağ biraz daha aklı başında bir itaat bağıdır. İtaatkar kişinin, efendisini hayatta rastladıgı tüm olumsuzluklar, sacmalıklar, gücsüzlükler , zayıflıklar, bayağılıklar , kurallar vb. karşısında ideal bir kurtarıcı figür olarak görmesidir. Büyük bir devlet önderine, lidere efsanevi özellikler atfedip onun arkasından gitmek gibi. Ve bununla gurur duyup, ona tabi olmak onun pesinden gitmekle kendini iyi hissetmek gibi...

Boyle bir ideallestirme bağıyla baglı olan bir kole efendisine hizmet etmekten en çok mutluluk duyan köledir. Asker gibidir hatta. En begendigim kole tipi olmasına rağmen elbette bazı sorunlar var...:) Fakat idealleştirilmiş temsil nesnesi olarak görülen Efendi, eğer ki gerçek bir Efendiyse, köleyi kolayca ters köşeye yatırabilir.Çünkü bir köle, köle aklıyla efendisini öyle bir idealleştirir ki, bir gün köle aklıyla anlayamayacağı bir davranışı efendisinden görünce, onu tutarsızlıkla vs. suclayabilir ya da Efendinin davranışlarına anlam veremez. Efendinin öğretisine, felsefesine  kraldan cok kralcı sekilde baglanan ve bunları savunan, bunları savunmaktan gurur duyan, adeta yeni bir hayat gorusu ve felsfe ve kimlik kazanmanın tazeligi ve sevinci yaşayan köle, bir gün gelip de Efendisinin (bekleneceği üzere) sıradışı bir davranışını gördügünde direk Efendim ama bu böyle olmamalı diyebiliyor. Bilmiyor ki Efendi olmak mayın tarlasında dansetmeye benzer. Düzenli ve önceden tahmin edilebilir  davranışlar göstermez bir Efendi. Beklenmedik anda beklenmedik bir hareket yapar , bunu ulu orta yapar kendinden ve yaklasımından emin oldugu icin ve  köle bunu anlamayabilir. Bir köle asla efendisi kadar ileri gidemez demiştim eski bir blog yazımda. Bu durumu acıklayabilecek bir cümledir işte o cümle.

3- Kendini yoketme fantazisi: Offff....En hastalıklı itaat bağı budur. Köle zaten  kendi kendinden nefret etmektedir.Bir nevi ruhsal intihar etmiştir coktan. Sonra bir Efendiye teslim olur ve aslında temelde Efendiyi bu bedenen süren fakat ruhen askıya alınmış yaşamı yoketmesi için bir araç olarak kullanmak ister. Oysa Efendilik, kölenin yokolması degil bedenen, ruhen ve hatta sosyal hayattaki yenidendoğusu ve saglıklılıgını disipline etmeye yonelik yapıcı bir ilişkidir. Mahvolmak, Efendinin cizmeleri altında ezilmek, hakaretlerle ne kadar aciz ezik orospunun teki oldugunu  sonuna kadar yasamayı arzulamak aslında  hayat denilen oyun alanının dışına kaçıp ,"ezik biriyim ve hakettigim sey bu eziyetler" demek icin bahanedir. Akıllı bir efendi, kolenin kendisiyle "kendini yoketme fantazisi" bağı kurdugunu hemen anlar. Ve buna alet olmaz.  İyice ezilmek isteyen koleyi kendi yontemleriyle hayata tutundurmaya calısır ya da siktireder gonderir.


Sonuç Olarak....İdael Köle 

Ez cümle... En ideal köle efendi bağı, kendine şunu diye kölenin bağıdır. "Kendi içimde beni tutsaklaştıran bir ben daha var. bundan kurtulma yolum, kendimi özgür kılma yolum zor bir yol. Cünkü tamamen itaat edecegim, onu takip edecegim, onun felsefesini anlayabilecegim, icimden gelmeyen konularda bile onun emirlerini bir yol gösterici olarak gorup yerine getirecegim bir Efendinin kölesi olmak. O efendim beni kendi icimdeki tutsaklıgımdan kurtaran yollardan geçirecek. Gözüm bağlı bile olsa, o yollardan geçerken efendimin elini güvenle tutarak onun komutlarıyla adımlarımı atacagım.İşte bu yüzden Efendimi seviyorum, ona aşkla itaatle sorgusuz sualsiz baglıyım ve mutluyum"


Hiç yorum yok: