11 Ağustos 2012 Cumartesi

İçimizdeki Karanlığı Kimse Anlatamıyor!

Tüm şairler, yazarlar, tiyatrocular, resssamlar insanın her halini anlattılar. Anlatıyorlar. Öyle bir halini keşfettim ki insan olmanın, ondan da felsefeciler ve belki bazen psikologlar sozediyor. Oysa insanın karanlık hallerini ancak ve ancak sanat anlatır.

Mozart'ın Requem'ini , Munch'un cıglık tablosunu sevmemin nedeni bu belki. O karanlık dünyaya en yakını bunlar.  Marquis de Sade bu dedigim seyi anlatan kişi değil. Sade'in derdi insanıniçiyle değil, burjuva toplumun ikiyüzlülüğüne  erdem cephesinden bir tokat atmakla ilgili..


..
 
Requiem * W.A Mozart


O kimseye sözedemedigimiz yalnız , kirli, anlam vermeye beynimizin ruhumuzun çok geç kaldığı haller. İçimizdeki evrende tek başımıza oldugumuz haller. Bir submissive'in kendini teslim etmesindeki anlamsızlıkta bulduğu anlam. Bir vicdanlı adamın  bir koleyi acımadan kırbacladıgı "an"daki boşluk ve  karanlık nokta.

Normal diye bir şey yok biliyoruz bunu. Keşfedeli cok oldu. Herkesin bir normal hayatı bir de içindeki karanlık hayatı var. En normal gorunen kadın ve erkeklerin en azından masturbasyon hayallerini çevirin bakın sayfa sayfa. Orada bu karanlık sızıntı noktasını bulacaksınız. Mağara devrinden kalan korkular , tapınmalar, doğanın ruhunun bizim ruhumuza bulaşmasından kalan milyonlarca yıllık izler. Modern aklımızla cozemedigimiz o ruh halimiz.  Bir şizofrenin  sıradan normal bir insandan tek farkı, onun bu çatlagının daha derin olması ve bu catlagı kabul edip doğal sayması....Yoksa sayılar, sözcükler, anlaşmamıza yarayan işaretler sadece bir varsayım. 10 parmagımız var die 10 luk düzende saymamız gibi..Hepsi kurgu. Mağara devrinden kalan karanlık atesin etrafında toplandıgımız o  günden kalan izler var ruhumuzda. Varsayımlarla sayılarla, ansiklopedilerle, akmerkezlerle, palladium'larla , ikea'lar , okan bayülgenlerle anlayamayadıgımız  bir karanlık. Freud, Jung, Carl Rogers , Miton Ericson  sadece bu karanlıgın sonucları hakkında söz söylerler , nedenleri ve ne olduguna dair soz yok...

Bu nedenle o karanlıga sadece gonderme yapabiliriz sanırım. Ve yaşarız kanımızın ruhumuzun her hücresinde...O hissi bilim , psikoloji degil, bırakalım sanatcılar anlatsın. Fakat aşk, intikam, yalnızlık gibi yüzeydeki duygulara o kadar dalmıs ki sanat, en dipteki suyun altındaki noktaya temas eden cok az...

Bu arada yillar once karaladıgım bir yazıya, siirimsi vs. bir denemeye rastladım defterin birinde...Şiir diye degil ama  icimzideki bu bosluga bir gonderme olarak yayınlıyorum


SÖZCÜKLER VE COCUKLAR

insanın düştüğü karanlık çukurda
kelimeler yakardı kendini
geriye kalan sadece küldü
sadece isyan

*****

ve süt iziyle yazılmadı hiç bir cocukluk
parmaksız bir palyaconun camurlu yüzüydü 23 nisanlar

Hadi igünah cıkartma vakti.
Günahsız bir katedralde
kibarlık için söylenmiş sözler
alımlı kostumler
ah o hırslı koşuşturmalarınız
kaçırdığınız trenler ve uçan halılar
hiçbiri taze bir niliferin sudaki titremesini anımsatmadı size
Açlığımızı buğdaya, yalnızlıgımızı şehir sokaklarına gomduk
aşk sustu kendinii  şiir yırtıldı 
zıbının altından kapkara bir cocukluk gizli şimdi
Günahlarınızı temize çeken


*****


yanan sözcüklerin külü gokte kanat çırpan
dilsiz ve kimsesiz bir cocukluk  yıllardır doğamayan
içlerden dışlara taşan bir siren sesi sessizlik
onu taşı içinde
onu yaşa
onu sakla kendine
kimselerin kimsesi gibi susarak

1 yorum:

Sabri dedi ki...

Yine ben :-)

Karanligi sanata dokmek icin sanirim hayatin idamesini garanti etmis olmak lazim, yoksa ac kalinabilir. Bu konuyu kaleme almis cok kisi oldugunu saniyorum, ama sanirim marjinal olduklari icin isim yapamamislar gibi.

selamlar.